Esas No: 2011/21-488
Karar No: 2011/565
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/21-488 Esas 2011/565 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/10/2010
NUMARASI : 2010/526-2010/737
Taraflar arasındaki “kurum işleminin iptali ve kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.12.2008 gün ve 2006/755 E. - 2008/1130 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 12.04.2010 gün ve 2009/5958 E. - 2010/4207 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, Kurum sigortalısı iken 1993 yılında malulen emekli olan davacının 10.05.2006 günü bir gün çalışması kabul edilerek bildirim yapılması nedeni ile kurumun maluliyet aylığı almakta iken çalıştığı gerekçesiyle 10.05.2006 tarihinden itibaren almakta olduğu aylığı kesip 10.05.2006-17.10.2006 tarihleri arasında ödenen aylıklar toplamı olan 2.621,02 YTL’nin 15 gün içinde faiziyle birlikte iadesini istemesi nedeniyle Kurum işleminin iptali ile maluliyet aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, Kurum yoklama memurlarınca düzenlenen tutanakta davacının ismi bulunduğu halde imzası bulunmadığı, dolayısıyla belirtilen bir günlük çalışma hizmet akdine dayalı fiili bir çalışma olmadığını, buna dayalı olarak davacının almakta olduğu maluliyet aylığının kesilmesi de sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmeyen bir uygulama olduğu, ayrıca davacının maluliyet durumu 07.02.1994 tarihli gelir bağlama kararında kontrol muayenesini gerektirmediği için yeni bir başvuru gerekmeksizin davacıya kesilen aylıklarının kesildiği tarihten itibaren ödenmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı sigortalının SSK Bursa Hastanesinin 02.04.1993 tarihli raporuna göre 01.10.1993 tarihi itibarı ile maluliyet aylığı bağlandığı, davacının 10.05.2006 tarihinde bir günlük 506 sayılı Yasa kapsamında çalıştığı kabul edilerek maluliyet aylığı kesilmesi nedeni ile yeniden maluliyet aylığı bağlanması için Kuruma yaptığı 13.04.2006 tarihli başvurusu üzerine Çekirge Devlet Hastahanesi"nin 14.12.2006 tarihli raporu, SSK Başkanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet İşleri Daire Başkanlığınca değerlendirilerek çalışma gücünün 2/3 oranında kaybedilmediği tesbit edildiği, davacının itirazı sonucu Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 04.05.2007 tarih 35/2667 sayılı kararı ile de maluliyet oranının 2/3 olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava nitelikçe 506 sayılı Yasa"nın 52 ve devamı maddelerinde yer alan çalışma gücünün 2/3 oranında kaybedilmesi nedeni ile kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
506 sayılı Yasa"nın 53/A-1b maddesinde “Kurum, sağlık tesisleri sağlık kurullarınca düzenlenecek rapor ve tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3 ünü yitirdiğini” tesbit ettiği sigortalıya aynı yasanın 54.maddesinde yazılı şartlarla maluliyet geliri bağlanacağı, 57.maddesinde yazılı şartlarda sigortalının maluliyet durumunun kontrolü amacı ile Kurumca her zaman kontrol muayenesine tabi tutulabileceği bildirilmiştir. 5510 sayılı Yasa"nın 25.maddesinde sigortalıya maluliyet aylığı bağlanabilmesi için çalışma gücünü %60 oranında kaybetmesi yeterli görülmüştür.
Somut olayda, Kurumun 506 Sayılı Yasa uyarınca maluliyet durumunu kontrol amacı ile sigortalıyı her zaman kontrol muaynesine tabi tutma yetkisi bulunduğu gözetilmeden, davacının 10.05.2006 tarihinde Kurum yoklama memuru tarafından tespit edilen ve işveren tarafından Kuruma bildirilen bir günlük çalışma hizmet akdine dayalı fiili bir çalışma olmadığı kabul edilerek, davacının almakta olduğu maluliyet aylığının kesilmesi de sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşmeyen bir uygulama olduğu ve davacının maluliyet durumu 07.02.1994 tarihli gelir bağlama kararında kontrol muayenesini gerektirmediği için yeni bir başvuru gerekmeksizin davacıya kesilen aylıklarının kesildiği tarihten itibaren ödenmesi gerektiği yönünde hatalı değerlendirme ile sonuca gidilmesi doğru değildir
Yapılacak iş, davacının maluliyet aylığı koşullarını taşıyıp taşımadığı 506 sayılı ve 5510 sayılı Yasa"daki düzenlemeler gözetilerek Adli Tıp Kurulundan giderek Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınarak çalışma gücünü en az % 60 oranında veya 2/3 oranında kaybedip kaybetmediği belirlenip 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte gözetilerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasa"ya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 506 Sayılı Yasa"nın 52 ve devamı maddelerine dayalı, çalışma gücünün 2/3 oranında kaybedilmesi nedeni ile bağlanıp, fiilen çalışılması nedeniyle kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı Kurumun müvekkilinin maluliyet aylığı almakta iken çalıştığı gerekçesiyle 10.05.2006-17.10.2006 tarihleri arasında ödenen aylıkların geri ödenmesini istediğini belirterek, aksine kurum işleminin iptali ile kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kurum vekili, davacının Kuruma yansıyan bir günlük sigortalı çalışmasının bulunması nedeniyle maluliyet aylığının kesildiğini, tekrar kontrol muayenesine tabi tutulan kişinin yasal şartları taşımadığı gerekçesiyle yeniden aylık bağlanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçe ile bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanması için mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi, yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır.
Somut uyuşmazlık yönüyle konunun yasal dayanağını oluşturan ve maluliyet aylığının bağlandığı 01.10.1993 tarihinde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Kanun’un 53.maddesinde, sigortalının malul sayılabilmesi için “çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği”nin tespit edilmesi veya çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş durumda sayılmayanlardan 34 üncü madde gereğince yapılan tedavi sonunda, Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca düzenlenecek raporlarda “çalışabilir durumda olmadığı”nın belirtilmiş olması gerektiği düzenlenmiş; 54.maddesinde ise malullük aylığından yararlanma şartları sayılmıştır.
Ayrıca anılan Yasanın 58.maddesinde de, malullük aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malullük aylıklarının, çalışmaya başladıkları tarihten başlayarak kesileceği, yine malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, kontrol muayenesine tabi tutulmak ve malullüğünün devam ettiği anlaşılmak şartıyla, eski malullük aylığının, yazılı istekte bulunduğu tarihten sonraki ay başından başlanarak ödenmeye başlanacağı, belirtilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 25.maddesinde ise “malul sayılma” başlığı altında;
“Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60"ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60"ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.”
Hükmüne yer verilmiştir.
506 sayılı Kanunun 109.maddesinde; sigortalının sürekli işgöremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin saptanmasında, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır.
Yasa koyucu bu madde ile ilgililerin durumlarının tespitinde kurum sağlık tesislerinin Sağlık Kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağını, raporları yeterli görülmeyen ilgililerin Kurumca yeniden muayene ettirilebileceğini, raporlar üzerine Kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağını ve kurumun yaptıracağı incelemelerin kendi açısından Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile sona ereceğini hükme bağlamıştır.
Konuya ilişkin, 4496 Sayılı Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğünün 1.maddesinde; sigortalıların hangi hallerde çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş ve hangi hallerde başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda sayılacakları, 43.maddesinde;sigortalıların malullük hallerinin tespitine ilişkin raporlar üzerine Kurumca verilecek kararlara karşı ilgililerin itirazlarını inceleme görevinin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna ait olduğu, 56.maddesinde ise;Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararlarının Kurumu bağlayacağı ifade edilmektedir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, 506 sayılı Kanunun 109.maddesinde, malullük durumunun belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu açık biçimde gösterilmiştir.
Buna göre; Kurum sağlık tesisleri tarafından düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Bu Kurulun kararları Sosyal Sigortalar Kurumunu bağlayıcı ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur. İlgililerce bu kurulun kararına itiraz edildiği durumda Adli Tıp Kurumu Başkanlığından giderek Adli Tıp Genel Kurulundan, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde rapor alınmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
SSK Bursa Hastanesinin 02.04.1993 tarihli raporuna göre, davacı sigortalıya 01.10.1993 tarihi itibarı ile maluliyet aylığı bağlandığı, davacının 10.05.2006 tarihinde bir günlük 506 sayılı Yasa kapsamında çalıştığı kabul edilerek maluliyet aylığının kesildiği, davacının yeniden maluliyet aylığı bağlanması için Kuruma yaptığı 13.04.2006 tarihli başvurusu üzerine alınan Çekirge Devlet Hastanesi’nin 14.12.2006 tarihli raporunun, SSK Başkanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet İşleri Daire Başkanlığınca değerlendirilerek çalışma gücünün 2/3 oranında kaybedilmediğinin tespit edildiği, davacının buna itirazı sonucu Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 04.05.2007 tarih 35/2667 sayılı kararı ile de maluliyet oranının 2/3 olmadığına karar verildiği, bunun üzerine davacı sigortalının,bu karara da itiraz ederek, bilirkişi incelemesi talebinde bulunduğu, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Kurumun 01.10.1993 tarihi itibariyle maluliyet aylığı bağlanmasına ilişkin kararında, davacı sigortalıya, o tarihte yürürlükte bulunan 506 Sayılı Kanunun 53.maddesinde sayılan malullük hallerinden hangisine dayalı olarak malullük aylığının bağlandığı da, belli değildir.
Öyleyse mahkemece yapılacak iş:
Öncelikle, davacıya 01.10.1993 tarihinde bağlanan maluliyet aylığının “çalışma gücünün 2/3 ünü kaybettiği” için mi yoksa “çalışamaz durumda bulunduğu” için mi bağlandığının davalı kurumdan sorulması ve bu hususun tereddüde neden olmayacak şekilde aydınlatılması; ardından da, davacının maluliyet aylığı koşullarını taşıyıp taşımadığına yönelik olarak, 506 Sayılı Kanun ile 5510 Sayılı Kanun"daki düzenlemeler gözetilerek, öncelikle Adli Tıp İhtisas Kurulundan, çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulu"ndan rapor alınarak davacının çalışma gücünü 2/3 oranında kaybedip-kaybetmediğinin, çalışma gücünü 2/3 ünü kaybetmemekle birlikte çalışacak ya da çalışamayacak durumda olup olmadığının veya çalışma gücünü en az %60 oranında kaybedip-kaybetmediğinin belirlenmesi ve 5510 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih de gözetilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi olmalıdır.
Yerel mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
O halde, bozma ilamında ve ilave olarak yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.09.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.