(Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi 2015/1625 E. , 2015/4028 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, ... Köyü 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/1-d maddesi uyarınca (1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu 213. Madde) tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarından olduğundan, bu husus kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan; mahkemece, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılarak usulünce taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilemez. Taraf teşkili sağlanmadan yargılama konusu uyuşmazlık hakkında karar verilmesi halinde, usul hükümlerinin açıkça ihlali söz konusu olduğundan, HUMK.nun 439/2. maddesine göre temyiz incelemesinde re"sen nazara alınarak kararın bozulmasına karar verilebilir.
1062 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları ve Yönetmelik hükümlerine göre, Suriye uyruklu olup Türkiye"de taşınmazı bulunan kişiler yönünden özel bir düzenleme getirilmiş; anılan düzenlemeler sonucu Türkiye"de taşınmazı bulunan şahısların mülkiyet hakları sınırlandırılmış ise de ortadan kaldırılmamıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.12.2009 tarih ve 2009/5-422-579 sayılı kararı). Bu halde taşınmazla ilgili her türlü dava hakkı bulunan tapu kayıt maliklerine tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir.
Mahkemece taşınmaz maliki “...” adlı Suriye uyruklu kişinin adresi tespit edilemediği gerekçesi ile adı geçene Tebligat Kanununun 28. maddesi kapsamında ilanen tebligat yapılmış ise de, yapılan bu işlem taraf teşkili sağlanması yönünden geçersizdir.
3561 Sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 2/1. maddesinde “4721 Sayılı Türk Medenî Kanunu"nun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü mevcuttur.
Bu durumda mahkemece, konuya ilişkin kanun hükümleri ve kanunun amacı da gözetilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydında malik gözüken kişiye kayyım atanması için davacı tarafa süre verilerek, atanan kayyım huzuru ile davanın görülmesi, gösterdiği takdirde delilleri de toplanarak işin esasının incelenmesi gerekirken, eksik hasımla yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmazın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak değerini tespit etmelidir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için aynı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 15. maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği gün itibarıyla dekar başına elde edilecek ortalama verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki ..., ... ilçe müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır.
Dava konusu taşınmazında içinde bulunduğu Hatay ili Reyhanlı ilçesi ile ... ilçesinin bir kısım köylerinin ... (Reyhanlı Barajı ve Sulaması) projesi kapsamında kalması nedeniyle kamulaştırıldığı, Daireye intikal eden aynı kamulaştırma kapsamındaki birbirine yakın ancak farklı ilçe sınırları içinde bulunan taşınmazların niteliklerinin benzer bulunduğu, bilirkişi raporlarında aynı münavebe planı uygulandığı halde Kumlu ve Reyhanlı ..., ... İlçe Müdürlüklerinin farklı verim, fiyat ve üretim gideri bildirmeleri nedeniyle farklı bedeller belirlendiği anlaşılmaktadır. Aynı kamulaştırma kapsamında kalan ve benzer nitelikteki tarım alanlarının kamulaştırma bedellerinin tespitinde fahiş oranlarda farklılık bulunması, bilimsel yöntemler ve hakkaniyet ile bağdaşmaz. Bu nedenle mahkemece Reyhanlı ve Kumlu ilçe veri cetvelleri getirtilerek münavebeye alınan ürünlerin değerlendirilmesinde farklılıklar da gözetilerek her iki ilçenin veri cetvellerinin ortalaması alınarak değer biçilmesi gerekirken, taşınmazın sadece bulunduğu ilçe verileri esas alınarak farklı değerlere hükmedilmesi suretiyle eksik araştırma ve incelemeye göre karar verilmiş olması,
3-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11.maddesinin 1.fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde, taşınmaz malın dava tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu taşınmazların kıymet takdir raporlarında kuyu-motopomptan sulandığının belirtildiği, dosya arasında bulunan bilirkişi kurulu raporunda taşınmazların kuru tarıma müsait olduğu belirtildiğine göre mahkemece bu yönde araştırma yapılarak dava konusu taşınmazların kuyudan veya motopompla fiilen sulanabilen durumda olup olmadığı, pompajla sulama varsa bunun için yapılacak giderlerin de üretim masraflarına ilave edilmesi gerektiği düşünülmeden soyut ifadelerle davaya konu taşınmazın kuru tarım arazisi kabul edilerek değerlendirme yapan bilirkişi kurulu raporuna dayalı hüküm kurulması,
4-Dava konusu taşınmaz bilirkişi kurulu raporunda kuru tarım arazisi olarak kabul edildiğine göre; münavebeye alınan ürünlerin kuruda münavebe planı getirtilerek denetlenmemiş olması,
5-Dairemize intikal eden ve aynı kamulaştırma kapsamında kalan taşınmazların genel itibariyle 1/25000 ölçekli Hatay İli Çevre Düzeni Planı Alanı içinde olması, yerleşim alanına yakınlığı ve Reyhanlı - Kırıkhan karayoluna mesafesi dikkate alındığında, bu hususların tarım arazisi niteliğindeki taşınmazın değerinde %20 oranında objektif değer artışına neden olabileceği dikkate alınmadan hüküm kurulması,
6-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında İkinci Derece Kara Askeri Yasak Bölge şerhi bulunmasına rağmen, oluşacak değer düşüklüğünü dikkate almayan bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulmuş olması,
7-Dava konusu taşınmazın tapu kaydındaki şerhlerle birlikte tesciline karar verilmemiş olması,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
8-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa"nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi"nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden de kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davacı tarafa iadesine, 23.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.