15. Hukuk Dairesi 2020/432 E. , 2020/943 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Tüketici Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı ile davalı ... vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, yükleniciden temlik alanın açtığı tapu iptâli ve tescil ile ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin olup, yerel mahkemece sulh uyarınca dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hüküm, davacı vekili ve davalılardan ... vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalı arsa sahibi ... ile davalı yüklenici ... arasında 11.03.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yükleniciye düşen 1 ve 20 nolu bağımsız bölümlerin 12.03.2014 tarihli adi yazılı satış sözleşmesi ile satın alındığını, 20 nolu bağımsız bölümün 22.05.2014, 1 nolu bağımsız bölümün ise 02.06.2014 tarihinde davalı arsa sahibi ... tarafından müvekkiline devrinin yapıldığını, 125.000,00 TL’lik satış bedelinin 35.000,00 TL’sinin peşin verildiğini, kalan bakiye bedel için müvekkilince kredi çekildiğini ve ayrıca tapu masrafları yapıldığını, 1 nolu bağımsız bölümün müvekkiline 3+1 olarak satılmasına rağmen projede 1+1 ve 68,95 m2 brüt olarak yer aldığını, 1 nolu bağımsız bölüme projeye aykırı olarak ortak alan olan sığınaktan ve depodan kısımlar ilave edilerek 3+1 hale getirildiğini, müvekkilinin esaslı hataya düştüğünü ve iradesinin hile ile fesada uğradığını, 20 nolu bağımsız bölümün ise dükkan olarak göründüğünden elektrik aboneliğinin ticarethane olarak açılabileceğini öğrendiğini, 20 nolu bağımsız bölüm bakımından ayıbın giderilmesini, 1 nolu bağımsız bölümün ise tapusunun iptâli ile satış bedelinin iadesi için uyarıların sonuçsuz kaldığını, 12.03.2014 tarihli adi yazılı sözleşmenin feshi ile satış bedeli ile yapılan tapu masraflarının toplamı olan 129.561,00 TL’nin avans faizi ile iadesini, 1 ve 20 nolu bağımsız bölümün tapusunun iptâli ile eski kayıt maliki olan arsa sahibi davalı ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davacının iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının 1 nolu bağımsız bölümü görerek ve beğenerek satın aldığını, bina ile ilgili yapı kullanma izin belgesinin alındığını, projeye aykırı bir durum olması halinde yapı kullanma izin belgesinin alınamayacağını, 20 nolu bağımsız bölümün de dükkan değil mesken olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; yükleniciye düşen bağımsız bölümlerin davacıya devrinin talep edilmesi üzerine devri gerçekleştirerek üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, davada taraf
sıfatının bulunmadığını, dava konusu bağımsız bölümlerin diğer davalı yükleniciye ait olduğunu ve müvekkilinin tapuda devir yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalı ... vekilince sunulan 06.11.2015 tarihli sulh protokolü uyarınca, davacının senetlerini ve parasını aldığı, yazılı sulhten sonra davacının, davalı ..."ın sulh uyarınca edimlerini yerine getirmediği iddiasını aynı kuvvette delil ile ispat edemediği, dosyaya ibraz edilen sulh belgesi ve tüm dosya içeriğine göre davanın konusuz kaldığına karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 313/1 maddesine göre; "Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir." Anılan kanun maddesinde, mahkeme içi sulh düzenlenmiş ve sulh, görülmekte olan bir davada tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacı ile mahkeme huzurunda yapmış oldukları sözleşme olarak tanımlanmıştır. Mahkeme dışı sulh ise, borçlar hukukunun konusu olduğundan düzenleme dışı bırakılmıştır. Madde gerekçesinde, taraflardan birinin, mahkeme dışı sulh sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmeye uygun mahkemece bir karar verilmesi gerektiği yolundaki iddia ve talebinin, diğer tarafın kabulüne bağlı olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 154/3-ç madesinde, beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla sulh müzakereleri sonucunun tutunağa yazılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Kanunun öngördüğü bu şekil sulh için geçerlilik şartıdır. Taraflar, mahkeme dışında yaptıkları sulh sözleşmesini mahkemeye vererek, buna göre davada sulh olduklarını bildirirlerse mahkemece sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiğinin tutanağa yazıp, sözleşme okunduktan sonra tutanağın taraflara veya vekillerine imza ettirilmesi gerekir. Bu şekilde mahkeme dışı sulh mahkeme içi sulhe dönüşür. Somut olayda, dava açıldıktan sonra davalı ... vekili tarafından sunulan 06.11.2015 tarihli tutanak başlıklı sulh protokolü ile ilgili davacı vekili 02.12.2015 tarihli ve 24.05.2016 tarihli celsede müvekkilinin protokolü kabul etmediğini beyan etmiş ve mahkeme dışı sulh, kanunda belirtilen ve yukarıda açıklanan şekil şartlarına uygun olarak mahkeme içi sulhe dönüştürülmemiştir.
Mahkemece sulh uyarınca davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; sulhun koşulları oluşmadığı ve mahkeme içi sulhe dönüşmediğinden "Tutanaktır" başlıklı belgenin de değerlendirilmek sureti ile işin esası ile ilgili sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın temyiz eden taraflar yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden taraflar lehine BOZULMASINA, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 143,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı ..."ye iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 09.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.