
Esas No: 2016/12316
Karar No: 2017/5165
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/12316 Esas 2017/5165 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve ... 26.09.2007 tarihli dilekçeyle, ..., ... mevkii 4609 sayılı parselin, tapuda kendi adlarına kayıtlı iken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından parselin orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı iddiasıyla ve tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle ... adına tescili istemiyle açılan davanın kabulüne dair asliye hukuk mahkemesinin 19.04.2005 gün ve 2004/96-94 sayılı kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiği, bu şekilde, tapu sicilinin tutulması nedeniyle uğradıkları zararın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 75.000,00.-TL’sinin, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile kendilerine verilmesini istemişler, 15.06.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 272.585,00.-TL’ye yükseltmişlerdir. Mahkemece, Orman Yönetimi aleyhine açılan davanın husumetten reddine; ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne; 272.410,00.-TL tazminatın 75.000,00.-TL’si için dava tarihinden, 197.410,00.-TL bölümü için de ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, ... tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.03.2011 gün ve 2001/231-2991 sayılı kararıyla “...Dosya içeriğinden, davacının 1960 tarihli tapu ile sahip olduğu 600 m² arsa üzerine 6 bağımsız bölümden oluşan 3 katlı konut yaparak yıllarca kullandığı, ...nin açtığı dava sonunda taşınmazın davacıdan bedelsiz olarak alınıp ... adına tesciline ilişkin kararın 01.12.2006 günü kesinleştiği, yapılan keşif sonucu konutların % 10 oranında yıpranma payı indirilerek hesaplanan 272.410,00.-TL’nin kabulüne karar verildiği, ...nin sicilin tutulması ve varsa sınırlamaların sicile kayıt edilmesi ile sorumlu olduğu, tapu kaydında her hangi bir şerh olmadığından davacının kusuru bulunmadığı, tapusu iptal edildiğinden taşınmazın değeri kadar zarara uğradığı, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, tapu kaydının tutulmasından doğan tüm zararlardan, tapu kaydını yöntemine uygun tutmayan, özel mülkiyete konu olmayacak yere tapu düzenleyen ...nin sorumlu olduğu, her ne kadar mahkemece, taşınmazın gerçek değerinin ödenmesinin gerekmediği, belirlenen gerçek değerden takdir edilecek oranda indirim yapılması, dava dilekçesinde faiz istemeyen davacının ıslah ile faiz isteminde bulunduğundan, dava tarihinden itibaren faiz yürütülemeyeceği"ne değinilerek hüküm fıkrasının üçüncü bendi "davanın kısmen kabulü ile 204.307,00.-TL’nin davalıdan alınıp davcıya verilmesine, ıslah edilen 148.307,00.-TL"ye ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesine...” şeklinde düzeltilerek onanmış, bu kez ... ve davacı gerçek kişiler tarafından Yargıtay onama kararının düzeltilmesi istenmekle hüküm, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 11/12/2012 gün 2012/9679 E. -14289 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""...Mülkiyet hakkının, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alındığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saydığı (örneğin; TURGUT VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE davası), başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen, tabiatın ve ormanların korunması amacının, 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade ettiği (KÖKTEPE-TÜRKİYE davası), Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun da, tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007. anlamında devletin sorumlu olduğunu kabul ettiği (H.G.K"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 sayılı kararları), Medenî Kanunun 1007. maddesinden kaynaklanan devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinde ... aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri gözetilerek davanın kabulü yolunda hüküm kurulması ve kabul yönündeki mahkeme kararının onanmasına ilişkin Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.03.2011 gün ve 2011/231-2991 sayılı kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak; Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 20.04.2011 gün ve 2011/13-37 E., 2011/198 K. sayılı kararında değinildiği gibi, bur tür kusursuz sorumluluk hali olan devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğunda, ağırlaştırılmış sebep, ağırlaştırılmış objektif sorumluluk ve tehlike sorumluluğuna ilişkin kuralların uygulanacağı, Borçlar Kanunu ve diğer kanunlarda düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile adam çalıştıranın sorumluluğu gibi, diğer objektif sorumluluk halleri ve sebepsiz mal iktisap edenin sorumluluğunda uygulanan zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ve makul indirim kurallarının, Medenî Kanunun 1007. maddesine göre açılacak tazminat davasında uygulama imkanı bulunmadığı, bu nedenle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin hesaplanan zarardan takdir edilecek oranda hakkaniyet indirimi yapılması gereğine değinen kararı doğru olmadığı, davacı tarafın karar düzeltme isteminin bu nedenle yerinde olduğu,diğer taraftan, davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olduğu, arazi niteliğindeki taşınmaz başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için de emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmesi gerekirken, tapusu iptal edilen taşınmazın imar planı ya da mücavir alan sınırları içinde kalıp kalmadığı yöntemince araştırılmadığı, taşınmazın değerinin emsal araştırması ya da gelir usulüne göre belirlenmediği, taşınmazın arz ve muhdesatların değeri konusunda soyut bilirkişi raporları ile yetinildiği, Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerektiği,taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan
kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılması gerektiği,bu hususların, belediye başkanlığından, su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili mercilerden sorulup; alınacak cevabî yazılara göre, taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığının saptanmısı gerektiği, yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tesbitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için; şayet tapusu iptal edilen taşınmaz arsa niteliğinde olduğu belirlendiği takdirde de değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanmasının zorunlu olduğu, bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi, zemin üzerindeki binaların resmî birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek, taşınmaz üzerindeki ağaç ve diğer muhdesatların değeri yöntemince belirlenmek suretiyle davacının gerçek zararının belirlenmesi gerektiği, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse resen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre, faizin dava dilekçesiyle istenen tazminat miktarı için dava tarihi, ıslah dilekçesiyle istenen ek miktar için de ıslah tarihinden itibaren hesaplanması, kabul ve ret oranına göre haklı çıkan taraflara haklılık oranlarına göre yargılama giderleri ve avukatlık ücretine karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve yasaya aykırı olduğu..."" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davalı ... Yönetimine ilişkin kararın temyiz edilmeyip bu davalı yönünden 15/09/2010 tarihli kararın kesinleştiği anlaşılmakla Orman Yönetimi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacının davalı ... aleyhine açmış olduğu davasının kısmen kabulü ile; 272.410,00 TL" nin 75.000,00 TL" sine ilişkin kısmın dava tarihinden, 197.410,00 TL"lik kısmının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava; tapu kaydının iptali nedeniyle oluşan zararın Medenî Kanununun 1007. maddesine göre tazmini istemine ilişkindir.
1960 yılında yapılan tapulamada, ... ilçesi, ... mevkiinde bulunan 3034 parsel sayılı 2310 m² yüzölçümündeki taşınmaz, arsa niteliğiyle Temmuz 1956 tarih ve 15 nolu T. K. esas alınarak Ziya Zaman adına tesbit edilmiş, 29.11.1963 ilâ 30.12.1963 tarihlerinde yapılan askı ilânı sonunda itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiş, 4333 ilâ 4336 sayfalarda 4327 ilâ 4330 parsellere ifraz edilip, bu parsellerin tevhidi ve 4608 parsel sayısı ile ...adına 2086 m² yüzölçümünde arsa niteliğiyle kayıt edilmiş, 19.04.1976 tarihinde tevhiden ... adına kayıt edilmiş, 4608 parselin ifrazı ile oluşan 4609 parsel 19/04/1976 tarihinde ziyya zamanlı adına 600m2 yüzölçümü ve arsa vasfı ile tescil edildikten sonra en son 04.09.1997 tarihinde 1/2"şer pay ile ... ve ... adına tapuya tescil edilmiş, 1997 tarihinde de, iki adet binada ikişer adet zemin ve ikişer adet birinci kat olmak üzere 4 adet daire için 1/4"er arsa paylı kat mülkiyeti tesis edilmiştir. Tapu kaydının beyanlar hanesinde, orman ya da 2/B’lik alanlarla ilgisini belirleyecek herhangi bir şerh yazılmamıştır.
Orman Yönetimi tarafından davalı sıfatıyla ... ve ..."e karşı, 4609 sayılı parselin orman sayılan yerlerden olduğu, tesbitinin iptali ve orman niteliğiyle tescili iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescili davasının, çekişmeli parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle kabulüne, parselin tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle tesciline ilişkin yerel mahkemenin 19.04.2005 gün ve 2004/96-94 E.K. sayılı kararının davalılar tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.06.2006 gün ve 2006/8140 E.--7910 K. sayılı kararı ile onandıktan ve karar düzeltme isteminin de aynı dairenin 01.12.2006 gün ve 2006/16529 E.-16728 K. sayılı kararı ile ret edildikten sonra kesinleştiği, eldeki davanın ise;26/09/2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyularak karar verilmişse de;bozma gerekleri yerine getirilmeden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur.Şöyle ki; değerlendirme tarihi olan tapu iptal ve tescil karraının kesinleştiği tarih itibari ile arsa vasfında olduğu belirlenen taşınmaza emsal metoduna göre değer belirlenmiş,ancak emsal alınan taşınmaza ilişkin tapu kaydı, satış akit tablosu, imar durumu, emlak vergisine esas m2 değeri araştırılmamış, bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulmuştur.
Bundan başka; 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda değerlendirme tarihi olarak dava tarihinin esas alınmış olması da doğru değildir.
Her ne kadar bozma ilamına uyulmakla bozma kapsamında kalan hususlar yönünden ilgilileri yararına usûlî kazanılmış hak oluşturmakta ise de Yargıtayın onama veya bozma kararlarında maddi hata yapılması bunun istisnası olup, ilgili taraf aleyhine veya lehine sonuç doğurmaz (Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 gün ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 gün ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 gün ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı kararları).
Davacı dava ve ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmadığı belirlendiğine göre davacının talebini aşacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan tazminat istemine dayanak taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki (tapu iptal kararının kesinleştiği 01.12.2006 tarihi) karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmaz üzerinde bulunan kat mülkiyeti kurulu binanın Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması,emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi, emsal alınan taşınmazın ise satışının yapıldığı tarih itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli
iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ...nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 08/06/2017 günü oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.