11. Hukuk Dairesi 2016/8296 E. , 2018/2385 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11.07.2014 tarih ve 2011/203-2014/315 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; “...” ibaresinin 11.08.2009 tarihi itibariyle 10 yıllık süre boyunca süt ve süt ürünleri açısından müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı şirketin “...” markası altında ve benzer şekilde süt ve süt ürünlerini ambalajlayıp sattığını, “...” ibaresinin altında “...” ile üstünde “... Eş Anlamlı” ibarelerini kullandığını, davalı şirketin müvekkiline ait olan markayı kullanarak haksız rekabet yarattığını, davalının bu filleriyle müvekkilinin pazar payını daraltacağını ve zarara uğratacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları ve manevi tazminat hakları saklı tutulmak kaydıyla, müvekkilinin yoksun kaldığı kazancın hesaplanarak şimdilik 40.000,00 TL"nin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili şirketin 12.05.2010 tarihi itibariyle “... Eş Anlamlı ... ...” markasını adına tescil ettirdiğini, satışlarını da bu markayı kullanarak yaptığını, taraf markaları arasında gözle görülür derecede farklılıklar olduğunu, davalının marka tescil belgesindeki “...” ibaresinin yazı şeklinin dahi benzerlik göstermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait “...” markasında asıl ayırt ediciliği sağlayan unsurun “...“ olduğu, davalıya ait “... Eş Anlamlı ... ... + şekil” markasında baskın unsurun “... ...” olduğu, bir bütün olarak markalar arasında benzerlik olmadığı ancak davalının işaretinde kullanılan yazı stili ile yeşil, mavi ve kırmızı renklerden dolayı davacı markası ile arasında genel çağrışım kurulabileceğinden iltibasa yol açabilecek seviyede bir benzerlik olduğu, davalının aynı sınıftaki ürünler için bu yazı stili ve renkler dışında sayısız seçeneği varken, bu işaretini kullanmasının davacının bu markayı taşıyan ürünler için tüketiciler nezdinde tesis ettiği güvenden haksız olarak yararlanması sonucunu doğuracağı ve haksız rekabete yol açacağı, davacının yoksun kaldığı kazancın tespiti için bilirkişi
incelemesi yapılması gerektiği ancak davalı tarafın verilen kesin süre içerisinde ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediği, davacının yoksun kalınan kazanca ilişkin iddialarının ispat edilmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının “...” ibareli markasına davalının tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, davalının “... Eş Anlamlı ... ... + ...” ibareli markasında kullandığı yazı stili ile yeşil, mavi ve kırmızı renklerin benzerliği ortadan kaldıracak şekilde tümüyle değiştirilmesine, bu yazı stili ve renklerin geçtiği ilan, afiş, broşür, fatura vb materyaller ile markayı taşıyan araç var ise öncelikle tecavüzlü ibarenin mümkün ise silinmesine yahut imhasına, haksız rekabet nedeniyle oluşan zararın karşılığı olarak 40.000,00 TL maddi tazminatın istemle bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin durdurulması, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının ürünleri üzerindeki markasal kullanımın ve ürün ambalajının davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet yarattığı gerekçesiyle davanın kabulü ile tecavüzün önlenmesi ve 556 sayılı KHK 66. maddesi uyarınca maddi tazminata hükmedilmiştir. Ancak, 556 sayılı KHK 6. maddesi uyarınca marka koruması tescil ile elde edilir ve hükümsüz kılınmadığı sürece markanın tescilli haliyle kullanılması yasal kullanım niteliğindedir. Somut uyuşmazlıkta, davalı tescilli “... Eşanlamlı ... ...+şekil” markasını ürünleri üzerinde tescil edildiği haliyle kullandığına göre, bu kullanım davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı halde mahkemece markaya tecavüzün tespiti ve meni ile tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Öte yandan, davacı ürün ambalajlarının renk ve kompozisyonu itibariyle de TTK hükümlerine göre haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporunda haksız rekabetin varlığına ilişkin olarak markasal unsurların varlığı da dikkate alınmak suretiyle ürünler üzerinde aynı renk ve yazı stili kullanımının haksız rekabet oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Oysa ki, davalının markasal kullanımı yasal kullanım olduğundan haksız rekabet değerlendirmesinde dikkate alınamaz. Bu durumda tarafların ürünleri üzerindeki markasal unsurlar dışında kalan renk ve ambalaj kompozisyonu karşılaştırılarak ürün ambalajları bakımından haksız rekabetin değerlendirilmesi gerekirken, markasal unsurlar da dikkate alınarak haksız rekabetin varlığına kanaat getirilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı olan gerekçelerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA; ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.