Esas No: 2020/2703
Karar No: 2021/2819
Karar Tarihi: 18.03.2021
Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme - Terör örgütü kurma veya kurulan örgüte üye olma - Suç işlemek amacıyla örgüt kurma yönetme veya kurulan örgüte üye olma - 2911 sayılı Kanunun 28 maddesinin 1 ve 4 fıkrasında yazılı suçlara muhalefet - Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi - Bıçak veya diğer aletleri izinsiz olarak satma satın alma taşıma veya bulundurma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2020/2703 Esas 2021/2819 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2020/2703 E. , 2021/2819 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Terör örgütü
kurma veya kurulan örgüte üye olma, Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma, yönetme veya kurulan örgüte
üye olma , 2911 sayılı Kanunun 28. maddesinin 1. ve
4. fıkrasında yazılı suçlara muhalefet, Tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el
değiştirilmesi, Bıçak veya diğer aletleri izinsiz olarak
satma, satın alma, taşıma veya bulundurma
Hüküm : 1) Sanıklar ..., .... hakkında,
"Terör örgütü kurma, yönetme ile kurulan örgüte üye
olma" suçlarından CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca
ayrı ayrı BERAAT,
2) Tüm sanıklar hakkında, "Cebir ve şiddet kullanarak
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme"
suçundan CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı
BERAAT,
3) Sanıklar ..., . ve ... hakkında, "Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma veya yönetme" suçundan
CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı
BERAAT,
4) Sanıklar ..., .. hakkında, "Suç işlemek
amacıyla kurulan örgüte üye olma" suçundan CMK"nın
223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı BERAAT,
5) Tüm sanıklar hakkında, "2911 sayılı Kanunun 28.
maddesinin 1. ve 4. fıkralarında yazılı suçlara
muhalefet" suçundan CMK"nın 223/2-e maddesi
uyarınca ayrı ayrı BERAAT,
6) Sanık ... hakkında, "Bıçak veya diğer
aletleri izinsiz olarak satma, satın alma, taşıma veya
bulundurma" suçundan 6136 sayılı Kanunun 15/1,
TCK"nın 62/1, 52/2, 53, 51/1-3. maddeleri uyarınca
verilen mahkumiyete ilişkin kararın ERTELENMESİ
ve DENETİM SÜRESİ BELİRLENMESİ, hak
yoksunluğu,
7) Sanıklar ... ve ...
hakkında "Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma" suçundan TCK"nın 174/1, 62/1, 52/2,
53.maddeleri uyarınca ayrı ayrı verilen mahkumiyete
ilişkin karar, hak yoksunluğu, Sanık ...
hakkında TCK"nın 58/6.maddesi uyarınca mükerrirlere
özgü infaz rejimi,
8) TCK"nın 54/4.maddesi uyarınca emanette kayıtlı
muştanın MÜSADERESİ, Emanette kayıtlı bir kısım
eşyalarla kılıç ve kınının TCK"nın 54/1-4.maddesi
uyarınca MÜSADERESİ,
9) TCK"nın 63.maddesi uyarınca gözaltında ve tutuklu
kalınan sürelerin MAHSUBU
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hükmedilen cezaların süresi itibariyle koşulları oluşmadığından ... müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
Usulüne uygun temyiz davası bulunmayan sanık ... müdafiinin temyize cevap dilekçesinde ileri sürdüğü vekalet ücretine yönelik talebi inceleme konusu yapılmamıştır.
Temyiz kapsamının O yer Cumhuriyet savcılarının dilekçelerinde belirtilen "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Terör örgütü kurma veya kurulan örgüte üye olma, Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme veya kurulan örgüte üye olma ve 2911 sayılı Kanuna Muhalefet" suçları ile sanıklar İbrahim Halil Turan, ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
I) Sanık ... hakkında "Bıçak veya diğer aletleri izinsiz olarak satma, satın alma, taşıma veya bulundurma" suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin yapılan temyiz başvurusunun incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçunun sübutu kabul , olay niteliği ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezanın azaltıcı sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK"nın 53/4.maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK"nın 53/1. maddesinde yazılı hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kauna aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 12. maddesinin hak yoksunluğuna ilişkin 4. paragrafının çıkartılması ve diğer kısımları aynen bırakılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II) Sanıklar ... ve ... haklarında "Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma" suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile tüm sanıklar hakkında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Terör örgütü kurma veya kurulan örgüte üye olma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme veya kurulan örgüte üye olma ve 2911 sayılı Kanuna Muhalefet" suçlarından kurulan beraat hükümlerine ilişkin yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıkların, gerçekleştirdikleri eylemlerinin hukuki nitelendirmesinin eksiksiz yapılabilmesi için öncelikle "suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve kurulan örgüte üye olma, terörün tanımı, terör örgütlerinin nitelikleri, terör örgütüne üye olma, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, terör örgütüne yardım etme, hükumete karşı suç" suçlarına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.
A-) SUÇ ÖRGÜTÜ:
a-) Genel olarak:
Örgütlü suçluluk kavramı daha ziyade kriminolojik bir kavramdır. Maddi ceza hukuku bakımından örgütlü suçluluk deyiminden; suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek, bu örgüte üye olmak veya örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlemek anlaşılmaktadır.(TCK.md.6/1-j)
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Mevzuatımızda örgüt suçları,genel örgüt 5237 sayılı TCK 220.maddesi., mülga 765 sayılı TCK"nın 313-314 maddeleri, çıkar amaçlı suç örgütü mülga 4422 sayılı Kanunun 1. maddesi, terör örgütü 3713 sayılı TMK’nın 1-7/1.maddeleri ve silahlı terör örgütü 5237 sayılı TCK"nın 314.maddesi, mülga 765 sayılı TCK"nın 168-170. madeleri olarak dört farklı yerde düzenlenmiştir.
Örgüt çatısı altında bir araya gelen kişiler dayanışma içinde oldukları için amaçlanan suçları işlemekte tereddütsüzce, korkusuzca hareket edebilirler. Bu suçları işlemekte başarı gösteren kişiler, ödüllendirilmek suretiyle suç işleme kararlılığı artabilmektedir.
Suç örgütünün amaçlanan suçları işlemede sağladığı kolaylık, hem kemiyet hem de keyfiyet itibariyledir. Amaçlanan suçları işlemek için ihtiyaç duyulan eleman ve malzeme, örgüt sayesinde kolaylıkla temin edilebilmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur. Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak, hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Örgüt teşkili, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak,teşekkül meydana getirmek, toplumda hakim olan düzeni tehlikeye maruz bırakmaktadır.İşte bu tehlike nedeniyledir ki,kanun koyucu esasta hazırlık hareketi niteliğindeki davranışları suç haline getirmiş ve suç işlemek için örgüt kurulmasını, işlenmesi amaçlanan suçlardan bağımsız bir suç olarak düzenlemiştir. (Özgenç,Suç Örgütleri 8.baskı 12-13.s)
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçunda korunan hukuki değer, esas itibariyle kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliğinin bozulması, bireyin güvenli ve barış içinde yaşama hakkını da zedeleyecektir. Söz konusu filler suç olarak tanımlamak suretiyle, bireyin anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik eylemlere karşı da korunması amaçlanmaktadır. (ÖZEK, Çetin -Organize Suç,1998.s.195, BAYRAKTAR, Köksal -Suç işlemeye tahrik cürümü, İst.1997.s.96)
b-) TCK"nın 220. Maddesinde Düzenlenen Suç Örgütü:
aa-) Tipik eylem Unsuru: Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak veya kurulmuş olan örgütü yönetmek fiillerinden oluşmaktadır. Bu itibarla suç, seçimli hareketli bir suçtur.
1-) Örgüt kurmak:
Suç işleme amacıyla yeni bir örgütün oluşturulması veya var olan yasal bir teşkilatın suç örgütüne dönüştürülmesidir. Amaç suçları işlemek için gerekli olan asgari şartları sağlayarak somut ve fiili bir oluşumun meydana getirilmesi gerekir.
Suç işlemek amacıyla örgütün yeniden kurulması ya da yasal çerçevede kurulmuş faal bir örgütlenmenin daha sonra sistemli bir şekilde suç örgütüne dönüştürülmesi de mümkündür
Suç örgütünün oluşabilmesi için fiili birleşme yeterlidir. Ancak muvazaalı bir şekilde mevzuat çerçevesinde kurulmuş siyasi parti, sendika, dernek, vakıf ve şirket görünümdeki oluşumlar da, suç örgütü mahiyeti arzedebilirler. Bu teşekküller bir suç faaliyetinin icrasında bir şemsiye görevi icra etmiş olabilir. Münferit suç vakaları olmamak koşuluyla bu yapılar suç örgütü olarak kabul edilebilecektir. (Özgenç, Suç Örgütleri-8.baskı-s.20) Hatta meşru bir amaç için kurulan bu yapıların sonradan bir suç örgütüne dönüşmesi de mümkündür. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 29.11.2006 tarih, 846-8666 sayılı kararı)
Örgüt kurma suçu mahiyeti itibariyle çok failli bir suçtur. Üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (TCK:220,f:1) Yakınsama suçu olduğundan, yani suçun işlenişine katkıda bulunan kişilerin aynı yönde hareket ettikleri ve aynı amacın gerçekleşmesini hedeflediklerinden çok sayıda kişinin fail olarak katılımıyla gerçekleşebilecek bir suçtur.
Örgüt kurmak ani bir suçtur, üyelik ve yöneticilik gibi temadi etmez.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arzedip arzetmediği hakim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluğu için "amacı gerçekleştirmeye yeterli üye" nin, "hiyerarşik örgüt yapısı"nın,” “şiddete dayanan eylem programı” nın varlığını aramak gerekir. (Özek, Kunter’e Armağan-s.228-229)
Örgüt soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hakim olduğu yapılanmayı ifade eder.Böylece örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı mahiyetini kazanmaktadır. Bu bağlamda bir organize güç aracından organize güç enstrümanından söz edilebilir.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç, maksat etrafındaki bir fiili birleşme yeterlidir. Bu örgütler mahiyetleri itibariyle devamlılık arz ederler.Bu itibarla belli bir suçu işlemek için bir araya gelme halinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez. Böyle bir durumda suç ortaklarının sorumluluk rejimi iştirake ilişkin hükümlere göre tayin edilir.İştirakin örgütlü suçtan farkı, suç ortakları nezdinde suçun konu veya mağdur itibariyle somutlaşmış olmasıdır. Suç örgütünde ise, suçların konusu ve mağdurunun tayin edilmesi zorunlu değildir.
Örgütün silahlı olup olmaması sahip olunan silahların cins,nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün,silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez.Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da aynı doğrultuda, suç işlemek için örgüt kurmak suçundan bahsedilebilmesi için gereken şartları şu şekilde belirlemiştir;
- Üye sayısının en az üç ve daha fazla kişi olması ,
- Üyeler arasında gevşek de olsa bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek de olsa hiyerarşik ilişki olmalıdır,
- Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi, işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye ve yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır,
- Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için biraraya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir,
- Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gereklidir.(CGK.03.04.2007 tarih, E.2006/10-253 K.2007/80, 04.07.2006, E.2006/10-128, K.2006/177 , 31.10.2012 E.2011/10-577, K.2012/1821 gibi)
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu tamamlayıcı bir suçtur. Bu nedenle bazı suçları işlemek için örgüt kurmanın başka ceza normları tarafından ayrıca özel olarak düzenlenmesi durumunda, ilgili suç tipinde öngörülen hükümlerin uygulanması gerekir. Buna göre soykırım ve insanlığa karşı suç için kurulmuş örgütleri kuran, yöneten ve üye olanlar TCK"nın 78. maddesi, Anayasal düzen ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla terör örgütü kuranlar yöneten ve üye olanlar 3713 sayılı Kanunun 7. maddesi ve bu amaca matuf silahlı terör örgütlerini kuran, yöneten ve üye olanlar hakkında ise TCK"nın 314. maddesi uygulanacaktır.
TCK"nın 316. maddesinde düzenlenen “suç için anlaşma suçu” için, suç işlemek için örgüt kurma ve diğer örgüt suçlarından farklı olarak devletin güvenliği ve anayasal düzeni, anayasal düzenin işleyişine karşı suçlardan herhangi birini işlemek üzere anlaşma yeterlidir. Suç işlemek üzere örgüt kurma suçu için en az 3 kişinin organize yapı oluşturması zorunlu bulunduğu halde, TCK"nın 316. maddesinde yazılı suç iki veya daha fazla kişinin amaç ve araç açısından, maddi olgularla belirlenen bir biçimde fikren anlaşması suçun oluşumu için yeterlidir. Bir örgütlenme ve hiyerarşik yapının bulunması gerekmez. TCK"nın 302 ilâ 315 maddelerinde tanımlanan suçların icrasına başlanılmayan hallerde suçların işlenmesi için anlaşmaya varan kişiler yönünden TCK"nın 316. maddesinde yazılı suç oluşacaktır.
2-) Örgütü yönetmek;
TCK’nın 220. maddesinin birinci fıkrasında örgüt kuranlar veya yönetenlerin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Böylece maddenin birinci fıkrasında iki seçimlik hareket düzenlenmiştir. Buna göre suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya yönetme hareketlerinden birini gerçekleştiren kişilere bu fıkrada öngörülen ceza verilecektir. Bu iki hareketi birden gerçekleştiren kişiler iki ayrı suçtan değil bir suçtan sorumlu tutulacaktır.
Örgüt kurma, kişilerin bir araya getirilmesi ve araçların sağlanmasıyla örgütün bağımsız bir varlık olarak var olmasını sağlayacak şekilde meydana getirilmesi, oluşturulmasıdır.
Örgüt kurmak daha önce mevcut olmayan bir örgütün meydana getirilmesi, oluşturulmasıdır. Diğer bir deyişle örgüt kurmak bunun için gerekli koşulların sağlanarak somut bir oluşum meydana getirilmesidir. Örgüt kurucusu ise suç örgütünün varlığı için gerekli olan koşulları sağlayan kişi ya da kişilerdir.
Suç örgütü kurma suçu, örgütün kurulmasıyla birlikte oluştuğuna göre, örgütün kurulmasını sağlayan kişi ya da kişiler aynı zamanda örgütün üyesidir. Ancak örgüt kurucuları ayrıca örgüte üye olmaktan cezalandırmayacaktır.
Diğer yandan yasal olarak kurulmuş bir organizasyonun sonradan bir suç örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu durum yasal olarak kurulmuş bir örgütün önceki amaçlarının yerine suç işleme amacını ikame etmeleri şeklinde olabileceği gibi, önceki amaçlarının yanında suç işleme amacını da eklemeleri ile olur. Bu durumda bu dönüşümü gerçekleştiren kişi ya da kişiler örgüt kurucusu olacaktır.
Örgüt yönetmek, örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif alma, karar verme gücüne sahip olmayı ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi, örgütü bu amaçlar için etkili ve uygun kılmak için örgüt üyeleri arasında koordinasyon, bilgi, araç gibi unsurların sağlanması şeklinde örgütün organize edilmesidir.
Örgüt yöneticileri örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi, örgütün düzen, disiplin içinde organize çalışması, içe ve dışa karşı korunması, örgüt mensupları arasında koordinasyonun sağlanması, bilgi, araç sağlanması gibi birçok faaliyeti yürütür.
Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler, bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez. Çünkü suç örgütlerinin yapısı, işlenen suçlar bakımından işbölümü yapılmasını ve belirli roller üstlenilmesini gerekli kılmaktadır. Bu bakımdan örgüt yöneticisi olmakla belirli suç ya da suçların işlenişinde yönetici konumunda olmayı birbirinde ayırmak gerekir.
Örgüt yöneticileri, örgütü kuran kişi ya da kişilerden de olabilir. Bu durumda ortada iki değil tek bir suç vardır. Diğer yandan örgüt yöneticileri aynı zamanda örgüt üyesidir. Örgütün asgari sayısına dahildir. Ancak örgüt yöneticisi konumunda olan kişiler sadece bu konumlarından dolayı cezalandırılır, ayrıca örgüt üyesi olmaktan cezalandırılmaz. Yargıtay bir kararında bunu vurgulamıştır:
“…sanığın suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi konumunda bulunduğu gözetilmeden, sadece örgüt üyeliğinden uygulama yapılması suretiyle eksik ceza tayini…” (Yargıtay 8. CD., 20.06.2007, 2201-4803)
Örgütün bir tane yöneticisi olabileceği gibi çok sayıda yöneticisi de olabilir. Yine hiyerarşik yapılanma içinde kademelendirme meydana getirilerek, en tepede bir yöneticisi ve ona bağlı yöneticiler ve onlara bağlı yöneticiler olabilir. Bu bakımdan örgütü ve faaliyetlerini organize eden, emir ve direktifler veren, koordinasyon sağlayan, örgütün plan ve programlarını uygulatan ve benzer özellikteki diğer faaliyetleri yürüten kişileri örgüt yöneticisi saymak gerekir. Geniş bir alanda faaliyetlerini yürüten örgütlerde bölge sorumluları, il sorumluları ve daha altında semt, mahalle sorumluları şeklinde bir yapılanma görülmektedir.
TCK’nın 220 maddesinin 5. fıkrası örgüt yöneticileri bakımından yeni bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
3-) Örgüt Üyeliği:
Tipik eylem unsuru; Örgüte üye olanlar, örgütte kurucu ya da yönetici konumunda olmayan, örgütün amacına yönelik nedensel hareketi olan, örgüt disiplinine bağlı, örgüt hiyerarşisi içinde yer alan kişilerdir. (Özek, Organize Suç, Syf. 241)
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir.Örgüt üyeliği,örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir.Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır.Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de, örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Doktrinde farklı görüşler (Özgenç, Suç örgütleri, Syf.22, Sözüer, Gökçen, vb.) olsa da istikrar kazanmış uygulamaya (Yargıtay Ceza Genel Kurulun 10.06.2008 tarih ve 2007/9-270-164 sayılı kararı vb.) göre tek taraflı irade beyanıyla örgüte üye olmak imkanı bulunmamaktadır. Örgüt yönetiminin açık ya da zımni bir kabulü olmalıdır.Örgüt yöneticilerinin, örgüt faaliyeti kapsamında işledikleri bütün suçlardan asli fail olarak sorumlu tutuldukları (TCK 220/5 md) bir sistemin, tek taraflı irade beyanı ile kendi içinde gizlilik, disiplin ve mutlak sadakat gibi zorunlu kuralları barındıran, dış dünyaya kapalı bir yapıya üye olunabileceğini de kabul etmesi beklenemez.
Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda da; silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik,çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir.
Temadi eden suçlardan olan örgüt üyeliği, hukuki veya fiili kesinti gerçekleşinceye kadar tek suç sayılır. Örgüt üyeliği, yakalanma, örgütün dağılması, örgütten ihraç ya da kendiliğinden örgütten ayrılma gibi sebeplerden sona erer. Yakalanmayan sanık hakkında düzenlenen iddianame temadi eden suç için hukuki kesinti oluşturmaz. Örgüt üyeliğinden mahkum olduktan sonra tekrar örgütle hiyerarşik bağ kurup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren faaliyetlere katılması halinde yeniden üyelik suçu oluşacaktır.
Örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.(TCK. 220/4) Örgüt kurma ve yönetme ya da üye olmak fiillerinin cezalandırılabilmesi için örgütün amacı doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenmesi şart değildir. Ancak bu kapsamda bir suç işlenirse bu düzenleme doğrultusunda gerçek içtima kurallarına göre cezalandırılacaklardır.
Manevi Unsur:Suçun manevi unsuru,doğrudan kast ve "suç işlemek amacı/saiki"dir.Örgüte giren kişinin, girdiği örgütün suç işleyen, suç işlemeyi amaçlayan bir örgüt olduğunu bilmesi gerekir.
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)
Tüm faillerin kastının suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüte katılmak olması gerekirken hepsinin de aynı suçları işlemek amacında olması gerekmez. Bir oluşuma dahil olan kişinin bu oluşumun suç işlemek amacında olduğunun bilincinde olması aranır.
4-) Örgüt Adına Suç İşlemek:
Kişiler örgüt hiyerarşisinde yer almamakla beraber örgüte duydukları sempatinin etkisiyle örgüt adını kullanarak suç işleyebilirler. Bu halde örgüt üyesi olmayan kişinin örgüt adına suç işlemesinden söz edilebilir. Bu konudaki ilk düzenleme TMK’nın 2/2 maddesinde yer almıştır.”Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensubu gibi cezalandırılırlar.” Bu hükümde 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı kanunla değişiklik yapılarak ”ve örgüt mensubu gibi cezalandırılırlar” ibaresi metinden çıkarılmıştır.
Dairemizce de benimsenen yerleşik yargısal uygulamalara göre, örgüt üyesi olmayan bir kişinin örgüt adına suç işlediğinin kabulü için, bu suçun işlenmesinin örgüt tarafından istenmesi ya da örgütün bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Doğal olarak böyle bir suçu işleyenin de bu bilinçle işlemesi aranır.
Örgüt adına işlenen suç karşılıksız olabileceği gibi bir menfaat karşılığında da işlenmiş olabilir.
Örgüt adına sürekli suç işleyen ya da belirsiz sayıda suç işleme iradesinde olan sanığın hukuki durumunun örgütle arasında kurulan bağın niteliğine göre örgüt üyesi suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
5237 sayılı TCK"nın 220/6. maddesinde, "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.” denilerek, TMK"nın 2/2. maddesindeki düzenlemeye paralel bir suç tipine yer verilmiştir.
Her iki düzenlemenin de uygulamada çok ağır cezalar ortaya çıkardığı yönündeki eleştiriler özellikle çocuklar hakkındaki cezaların olumsuz etkisinin giderilebilmesi için kanun koyucu tarafından 22.07.2010 tarih ve 6008 sayılı kanunla 2911 sayılı Kanuna 34/A maddesi eklenerek, çocuklar hakkında TMK"nın 2/2 maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.Böylece 2911 sayılı yasa kapsamındaki suçları işleyen çocukların örgüt üyeliğinden cezalandırılmasının önüne geçildiği gibi örgüt adına bu kapsam dışındaki suçları işlemeleri halinde cezayı artırıcı hali düzenleyen TMK"nın 5/1.maddesi de uygulanmayacaktır. Diğer taraftan TCK.220.maddesinin 6.fıkrasında 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı kanunla yapılan değişiklikle hakime örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişinin, örgüt üyeliğinden alacağı cezanın yarısına kadar indirebilme yetkisi tanınmıştır.
11.04.2013 tarih, 6459 sayılı Kanunun 11. maddesi ile değişik TCK"nın 220/6. maddesi gereğince ancak silahlı örgütler adına suç işleyenler örgüt üyeliğinden cezalandırılabilir.
3713 sayılı Kanunun 7/4 maddesi gereğince de, terör örgütünün propagandasını yapmak (TMK 7/2), terör örgütünün bildiri veya açıklamalarını basmak ya da yayımlamak (TMK 6/2), 2911 sayılı Kanunun 28. maddesinde tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyen ya da yönetenlerin eylemlerine katılmak suçlarını terör örgütü adına işleyenler ayrıca terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılamazlar.
5-) Örgüte yardım etmek :
Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütlerine yardım suçu, aşağıdaki sistematik içinde düzenlenmiştir.
01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK"nın 314/3, 220/7, 314/2. maddelerinde düzenlenen silahlı terör örgütüne genel nitelikte yardım suçu,
01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK"nın 315. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu,
18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 16.02.2013 tarihine kadar yürürlükte kalan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu.
Bu çerçeve içerisinde, terör örgütlerine silah sağlamak veya finansman sağlamak suçunun, terör örgütlerine yardım suçunun özel bir düzenleniş şekli olduğu anlaşılmaktadır.
Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
Tipik eylem unsuru:
Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp, örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK"nın 315. maddesi;
Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılanlar dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi her türlü yardım TCK"nın 314/3, 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalacaktır." şeklindeki hukuki yoruma Dairemizce de iştirak edilmektedir.
Manevi unsur:Örgüte yardım suçunda kast unsuru yönünden öğretideki görüşler incelendiğinde;
Bir suçun kanuni tanımında "bilerek", "bildiği halde", "bilmesine rağmen" gibi ifadelere açıkça yer veren suçlar olası kastla işlenemez. (Prof.Dr. İzzet ÖZGENÇ, TCK Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 241)
Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz. Yapılacak her türlü yardımın suç olarak değerlendirilmemesi gerekir.
Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kasıt yeterli değildir. Özel kasıt ile işlenen bir suçtur. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir. (Yrd.Doç.Dr. Namık Kemal Topçu, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları, s. 164)
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir.
Dairemizce de benimsenen,yerleşik yargısal uygulamalara ( Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 05.11.2009 tarih ve 2009/10374 E- 2009/11111 K. ) göre de, sanığın, örgütün amacını ve faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek yardımda bulunması gerekir.
Yukarıda yer verilen öğretideki görüşler ve istikrar kazanmış Yargıtay uygulamaları göz önüne alındığında; suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımın da insani mülahazalarla değil örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur.
B- TERÖR KAVRAMI, TERÖR VE SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ KURMA, YÖNETME, ÜYE OLMA SUÇLARI:
a-) Terörün tanımı ve terör suçları:
Türk Ceza Hukuku bakımından terörün tanımı ve hangi suçların terör suçu sayılacağı 3713 sayılı Kanun"da gösterilmiştir. Kanunun 1. maddesinde gösterilen terör tanımına göre bir eylemin terör eylemi sayılabilmesi için; Eylem, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini içermelidir. Eylemle, Anayasada belirtilen, Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik ve ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amaçlanmalıdır. Eylemi gerçekleştiren failler bir örgüte mensup olmalıdır.
Bu genel terör tanımı dışında, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesinde doğrudan terör suçları ve 4. maddesinde de işlenme bağlamına göre dolaylı terör suçları gösterilmiştir.
b-) Terör örgütü kurma yönetme ve üye olma suçları:
1-) TCK"nın 314. maddesi bakımından; bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için, TCK"nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda örgütün varlığı için gerekli koşullar yanında, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları "amaç suç" olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkanına sahip bulunması gerekir. Bu suçu, TCK"nın 220. maddesinde düzenlenen suçtan ayıran en önemli ölçüt budur. Burada sayılan suçlar dışında kalan amaç suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütler de TCK"nın 220. maddesi kapsamında kabul edilmiştir.
Bunu göre Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütünün unsurları şu şekilde kabul edilmektedir;
Üye sayısı; en az 3 kişiden oluşur. (TMK 7/1, TCK 220-314 maddeleri.)
Amaç ve saik; terör örgütü siyasi maksatla faaliyet gösterir. Bu doğrultuda, “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma,yıldırma,sindirme ve tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini ,siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetlerini yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak” amacıyla faaliyet gösterir. (TMK m.1)
Yöntem; terör örgütü cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eder. (TMK 1-7. md.)
Elverişlilik; terör örgütünün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir. (TCK 220.md.)
Araç gereç; terör örgütü silahlı bir örgüt türüdür. ( TCK 314. madde.)
Silah suçun unsurudur. Üyelerinin tamamının silahlı olması gerekmez, nitelik ve nicelik bakımından amaç suçu işlemeye yetecek kadar elemanında silah bulunması yeterlidir.Örgütün silahlı olup olmaması sahip olunan silahların cins,nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün,silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez.Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir. Elverişlilik somut olaya göre hakim tarafından takdir edilecektir.
2-) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesi yönünden; TMK"nın 7/1 maddesinde silahlı olmayan terör örgütlerini kurma, yönetme ve üye olma suçları düzenlenmektedir.
3-) Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etmek; Terör örgütü kurma , Yönetme ve üye olma suçlarının, TCK"nın 314. maddesi bakımından irdelenmesi bölümünde işaret edilen özellikler dikkate alınarak yukarda örgüte yardım başlığı altında yapılan açıklamaların bu suç yönünden de gerekli ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
c-) Terör Örgütlerinin Niteliklerinin Belirlenmesi:
Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında, bir oluşumun,
örgüt niteliğinde bulunup bulunmadığı ve niteliğinin belirlenmesi hususunda özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yargılama safahatında, dava ya da soruşturmaya konu oluşumun nerede, ne zaman, kimler tarafından, ne amaçla kurulduğu, ülke genelinde amaca elverişli eylem ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler ilgili Devlet kurumlarından dosyaya getirtilmek suretiyle dosyada mevcut olay ve deliller doğrultusunda yargılama makamlarınca belirlenmekte ve yargı kararının kesinleşmesi ile oluşumun suç, terör ya da silahlı terör örgütü niteliğinde bulunup bulunmadığı kesin olarak tespit edilmektedir.
C- HÜKUMETE KARŞI SUÇ:
Konu ile ilgili yasa maddeleri şöyledir:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Hükûmete karşı suç
Madde 312- (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
Madde 147 – Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren menedenlerle bunları teşvik eyliyenlere ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 312. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
“Madde metninde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluştuğu üç güçten yönetim gücünü temsil eden Hükûmetin ortadan kaldırılmasına veya böyle olmamakla birlikte görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suç tanımında da, Anayasa düzeninin temel organlarından biri olan Hükûmetin ortadan kaldırılmasına veya görevlerinin engellenmesine yönelik teşebbüse ait icra hareketi tam suç gibi cezalandırılmaktadır.
Maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar için Anayasayı ihlal ve Yasama organına karşı suça ilişkin maddelerin gerekçelerine bakılmalıdır.”
Madde gerekçesinde atıf yapılan aynı Kanunun 309. maddesinin gerekçesi ise şöyledir:
“Anayasanın başlangıç kısmında aynen “millet iradesinin mutlak üstünlüğü; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunun millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icapları ile belirlenmiş hukuk dışına çıkamayacağı; hiçbir faaliyetin Türk Milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesi ile bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerini Atatürk Milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” şeklinde ifade ile siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır.
Siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kuralların bütünü, Anayasal düzeni teşkil etmektedir. Bu madde ile korunmak istenen hukuki yarar Anayasa düzenine egemen olan ilkelerdir.
Madde ile korunmak istenen hukuki yararın niteliği dikkate alınarak, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen” ibaresi kullanılmış, böylece korunmak istenen hukuki yarara açıklık getirilmiştir.
Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için, cebir veya tehdit kullanarak Anayasal düzeni değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu nedenle cebir ve tehdit bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukuki anlam ve içeriği bilinen bir husustur. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve tehdit kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, 146. madde de olduğu gibi cebir (Violentemente) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 Faşist İtalyan Ceza Kanununun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde, suç tanımından cebir unsuru çıkarılmıştır. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan bu 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek, suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir.
Maddede, maddi unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan Anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi, cezalandırma için yeterlidir. Suç, hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişlilik, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin neticeyi elde etmeye elverişli olup olmadığının hakim tarafından takdir edilmesi gerekir.”
a-) Genel olarak:
Bu suç, siyasi iktidar aleyhine işlenen suçlardandır. Anayasal Düzen aleyhine işlenen suçla aynı hukuki değeri ihlal etmektedir. Devleti meydana getiren dinamik unsur siyasi iktidar olduğuna göre, bir devletin mevcudiyeti ve devamı iktidarın himayesine bağlıdır. Hukukun egemen olduğu eski dönemden bu yana siyasi kuvvetler himaye edilegelmiştir. Devletin otoritesinin mevcudiyeti siyasi iktidarın himayesi ile sağlanmaktadır.
765 sayılı TCK"nın 147.maddesinde ifade edilen icra vekilleri heyetinden kasıt hükûmettir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 312.maddesi anlamında Hükûmet ise, Anayasaya göre Bakanlar Kurulu olarak tecessüm etmektedir (Anayasa madde 109). İcra organı/Bakanlar Kurulunun hem idari, hem de icrai fonksiyonları bulunmaktadır. Hükûmet aynı zamanda Devletin Anayasal düzeni içinde bir kurumsal yapıyı ifade etmektedir. Bakanlar Kurulu bir bütün halinde siyasi iktidarı temsil etmektedir. Başbakan ve Bakanlar çift sıfata sahiptirler. Bunlar Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak siyasi icra iktidarlarını ellerinde bulundurmaktadırlar. Buna karşılık başı bulundukları hizmet hiyerarşisi içinde, idari fonksiyonlarını da ifa ederler. Yani idari birer şeftirler. Bu mahiyetleri ile de devlet kuvvetlerini ve devlet hakimiyetini kullanmaktadırlar. Suçun konusu icra fonksiyonlarıdır. Bu nedenle tek tek Bakanların fonksiyonları veya kural olarak Başbakanın aleyhine yapılacak tecavüzler, bu suçu meydana getirmeyecektir. Ancak, sadece bir Bakan veya Başbakan aleyhine işlenen fiil Bakanlar Kurulunun görevini engelleyecek mahiyette ise bu takdirde hükûmet fonksiyonlarının engellendiği kabul edilmelidir. Bakanlar Kurulu karar alma makamıdır. Cumhurbaşkanına ve Başbakana ait olmayan bütün karar yetkileri kabineye aittir. Başbakan, hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden sorumludur.
Suçun konusu, Anayasal düzenin temel organlarından olan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluştuğu üç güçten, yönetim gücünü temsil eden hükûmettir. Cebir kullanılarak Hükûmetin görevini yapamaz hale getirilmesinde Anayasal düzen bozulduğundan, Anayasayı ihlal suçu oluşmakta iken, Anayasal düzen bozulmadan da Bakanlar Kurulunun görevlerini yapmasının kısmen veya tamamen engellendiği durumlarda “Hükûmete karşı suç”tan söz edilebilecektir. Bu suç teşebbüs suçudur. Suçun oluşumu için Anayasa ile düzenlenen kurumsal yapıya sahip Hükûmetin işlevini yerine getirmeyi engelleme amacına yönelik cebir ve şiddet kullanılması gereklidir.
b-) Suçun Unsurları:
aa-) Fail: Suçun faili, idare eden, edilen her gerçek kişi olabilir.
bb-) Tipik Eylem: Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmektir. Tipik eylem açısından yukarıda yer verilen madde gerekçesinde yapılan açıklamalar nazara alınmalıdır. Suçun bir teşebbüs suçu olduğu görüldüğünden neticenin gerçekleşmesi aranmaz. Nihai amaca yönelen elverişli eylemlerin cebir veya tehdit kullanarak ika edilmesi gerekir.
Suç, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesinde sayılan mutlak terör suçlarındandır.
Korunan değerlerin önemi ve kanun metninde sayılan amaçlara ulaşıldığında suçun cezalandırılabilirliğindeki güçlük/imkansızlık nedeniyle suç bir teşebbüs suçu olarak düzenlenmiş hatta suçun hazırlık hareketleri de yaptırıma bağlanmıştır. (TCK’nın 314.md.gibi) Bu haliyle suç aynı zamanda bir somut tehlike suçudur.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. (Yargıtay CGK.09.02.2010 t.2009/9-103, 2010/22) Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmesi yeterlidir.Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir.
D- SOMUT OLAY VE HUKUKİ DEĞERLENDİRMELER:
Temyize konu dosyanın incelenmesinde yargılamaya konu olan iddianamede sanıklara atfedilen eylemin;
"Sanıklardan ... ve ..."in ortaklaşa örgütleyerek Beşiktaş Spor Kulübü bünyesinde oluşan "Çarşı Taraftar Grubu" olarak bilinen kitleyi harekete geçirmek suretiyle Taksim Gezi Parkı alanına yönlendirerek bu kitlenin fiilen eyleme katılmasını sağlamaya çalıştıkları, diğer sanıklarla birlikte bazen fiziken bazen de iletişim araçları aracılığı ile irtibat kurarak eyleme aktif olarak katılım sağlanmasına çalıştıkları, özellikle suç tarihi itibariyle geçerli olan CMK"nın 135. maddesi kapsamında elde edilen sanıklara ait iletişimlerine ilişkin tape dökümlerinde "Park mark benim umurumda değil, bana ne yemişim AVM "sine de Gezi Parkını da ağacını da, ihtilal başladı, bu hükümeti düşüreceğiz, her gün savaş her gün direniş, Kemalist memalist ... Abi yaksınlar, kaos var kaosa gidiyoruz, Başbakanlık konutuna saldırı olacak bugün, bu bir iç savaşa dönüşebilir, polise güçlü saldıralım, ses getirecek birşeyler yapmamız lazım, gösterilere ölen kişi olursa toplumsal refleksin çok daha fazla artacağı" şeklindeki görüşme içerikleri gözetildiğinde, ülkede otorite zaafı oluştuğu görünümü yaratmak için Beşiktaş semtinde bulunan Başbakanlık çalışma ofisini işgal etmeye çalıştıkları, eş zamanlı olarak Ankara"da gerçekleştirilen gösterileri organize eden şüphelilerle irtibat kurarak Ankara"da bulunan Başbakanlık çalışma ofisini ele geçirmeleri için teşvik ettikleri, söz konusu oluşacak zaafiyeti Dünya kamuoyuna duyurmak için özellikle yabancı basın mensuplarını olay yerlerine girmelerini sağlayarak elde edilecek görüntüleri dünya medya kuruluşlarına servis yaparak kamuoyunda "Arap Baharı" diye adlandırılan bir kısım orta-doğu ülkelerindeki yönetim değişikliklerini çağırıştırır şekilde imaj oluşturup Türkiye Cumhuriyeti"nin yasal olarak kurulan hükümetini yasal olmayan yöntemlerle ortadan kaldırmayı amaçladıkları",
Şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
Beşiktaş Spor Kulübü bünyesinde oluşan "Çarşı Taraftar Grubunun" fiilen katılımının sağlanılmasına çalışılan ve kamuoyunda "Taksim Gezi Parkı olayları" olarak bilinen eylemler, 30-31 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul- Taksim meydanında başlayıp haziran ayı boyunca gece-gündüz devam etmiştir. Daha sonrasında eylemler, ülke genelinde başka şehirlere de yayılmış, bunun neticesinde çok sayıda kişinin ölmesi ve yaralanmasına, milyonlarca TL tutarında kamusal ve özel nitelikli zararın meydana gelmesine, kişilerin mal ve can güvenliğinin tehlikeye düşürülmesine yol açmıştır.
Taksim gezi parkının bir kısmına yapılması planlanan Taksim Kışlası"nı engelleme bahanesiyle başlatılan ve günlerce devam eden eylemlerin genel olarak;
"Sosyal medya hesapları kullanılarak yurt içi ve dışında kitlelere duyurulması, PKK/KCK, DHKPC, TKP/ML-TİKKO, MLKP gibi yasa dışı silahlı terör örgütleri ile marjinal grupların gösteri ve eylemleri kendi propaganda platformuna dönüştürülmesi, terör örgütlerine ait amblem ve işaretler taşınması, tüm bu grupların koordineli hareket edilmesi sağlanarak bu kapsamda; güvenlik kuvvetlerine direnme, molotof-gaz bombası atılması, havai fişekli, taşlı-sopalı saldırı, silahla ateş etme, kundaklama, yağmalama, polis araçları ve ambulanslar da dahil olmak üzere kamu ve özele ait araçların devrilerek barikatlar kurulması, MOBESE kameraları etkisiz hale getirilerek görüntü alınması engellenmesi, çeşitli bankalara ait ATM"ler başta olmak üzere işyerlerine, binalara, toplu taşıma araçlarına, duraklara, okullara zarar verilmesi, Türk Bayrağının yakılması,
1 Haziran 2013 günü Beşiktaş"ta yüzleri maskeli grubun seyir halindeki bir kamyonu durdurup şoförünü darp etmesi, lastiklerini söküp yolu trafiğe kapatması, daha sonra bir grubun Beşiktaş"taki Başbakanlık çalışma ofisine, güvenlik için bekleyen TOMA aracına ve çevik kuvvet ekibine taşlı-sopalı saldırıda bulunması, ofis
camları kırılıp içeri girilmeye çalışılması, 1"i ağır 7 polis memurunun yaralanması,
Aynı tarihlerde Ankara-Kızılay meydanında toplanan eylemcilerin Başbakanlık binasına yürümeye çalışması, çıkan olaylarda 15"i ağır 414 eylemci ile 30 polis memurunun yaralanması,
İstanbul-Taksim"de özellikle eylemlerin sembolü olarak gösterilen Atatürk Kültür Merkezi"nin işgal edilmesi, gösteriye katılanların güvenlik güçlerinin alana girmesini engelleyecek şekilde barikat kurarak nöbet tutulması",
Şeklinde gerçekleştiği görülmektedir.
Birçok yasa dışı terör örgütü, söz konusu eylemlere katılarak eylemleri kendi propaganda alanına dönüştürmüş, gerçekleştirilen eylemler sonucunda insanların yaşam, seyahat, ulaşım, sağlık gibi kişisel hakları engellenmiş, kamu düzeni ve güvenliği tehdit edilir hale gelmiş, kamu görevlileri ve yöneticiler tarafından yapılan tüm uyarılara rağmen sürdürülen gösteriler neticesinde, eylemler; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda tanımlanan yasal sınırların dışına çıkılarak, milli güvenlik, kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarını ihlal eder boyutlara ulaşmıştır. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Gezi Olayları olarak bilinen eylemler neticesinde, ülke genelinde 5533 eylem gerçekleştirilip 348"i İstanbul olmak üzere 7638 kişi hakkında işlem yapılmıştır. Bunun neticesinde, bu olaylarla ilgili olarak birçok kamu davası açılmıştır.
28.06.2019 tarihinde 30815 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 22.05.2019 tarihli 2018/1073 başvuru numaralı (... başvurusu) kararında da açıkça görüleceği üzere "İstanbul 30.Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/74 Esas sayılı dosyasında gezi olaylarına ilişkin kapsamlı bir yargılama dosyasının bulunduğu" anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 22.05.2019 tarihli 2018/1073 başvuru numaralı (... başvurusu) kararında ifade edildiği üzere; İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/74 esas sayılı dosyasında yargılamaya konu olan iddianamede özetle; "Gezi olaylarında Occupy hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp’ın (pasif direniş teorisi ve yöntemleri üzerine çalışan Amerikalı siyaset bilimci) yaptığı sivil başkaldırı yönteminin kullanıldığı, gezi olayları sırasında da OCCUPY/TURKEY hareketinin etkili olduğu, özellikle sosyal medya üzerinden eylem çağrılarında bulunduğu, gezi eylemlerini toplumsal eylem ve kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirlendiği ve bu doğrultuda çalışıldığı, Açık Toplum Vakfının bu faaliyetlere finans desteği sağladığı, sanıklar arasında gevşek de olsa hiyerarşik ve iş bölümüne dayanan bir ilişki içinde bulunduğu, bu kapsamda "Beşiktaş futbol takımının Çarşı adlı taraftar grubu ve diğer grupların Beşiktaş ilçesinde bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi binalarına yönelik taşlı-molotoflu saldırılar gerçekleştirdiği" iddia edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar kapsamında, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/74 esas sayılı dosyası, taksim gezi olaylarının gerçekleştirilme şekli ve somut olay değerlendirildiğinde;
"Özellikle suç tarihi itibariyle geçerli olan CMK"nın 135. Maddesi kapsamında elde edilen sanıklara ait iletişimlerine ilişkin tape dökümlerinde "Park mark benim umurumda değil, bana ne yemişim AVM "sine de Gezi Parkını da ağacını da , ihtilal başladı, bu hükümeti düşüreceğiz, her gün savaş her gün direniş, Kemalist memalist ... Abi yaksınlar, kaos var kaosa gidiyoruz, Başbakanlık konutuna saldırı olacak bugün, bu bir iç savaşa dönüşebilir, polise güçlü saldıralım, ses getirecek birşeyler yapmamız lazım, gösterilere ölen kişi olursa toplumsal refleksin çok daha fazla artacağı" şeklindeki görüşme içerikleri, İstanbul 30.Ağır Ceza mahkemesinin 2019/74 Esas sayılı dosyasında gezi olaylarına ilişkin yürütülen kapsamlı yargılama dosyasının temyize konu olan bu dosyanın irtibatlı olması, söz konusu alanlarda geçirilen süreler ve eylemlerin gerçekleştirilme şekilleri, bu eylemlerin "hiyerarşik bir yapılanma içerisinde, organize bir şekilde gerçekleştirildiği iddiası nazara alındığında;
1)"Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçu yönünden Cumhurbaşkanlığı (Başbakanlık)"nın suçtan doğrudan zarar görüp davaya katılma hakkı bulunduğu halde, CMK"nın 233/1 ve 234. maddeleri gereğince usulüne uygun olarak dava ve duruşmalardan haberdar edilmeksizin yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)Taksim gezi olaylarına ilişkin İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/74 Esas sayılı dosyasında kapsamlı bir dosyanın bulunması, adı geçen dosya ile bu dosya arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması, örgüt üyeliği suçunun (terör ve suç örgütü yönünden) özelliği, nazara alınarak; her iki dosyanın birleştirilmesi cihetine gidilmesi, sanıkların hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma neticesinde beraatlerine dair karar verilmesi,
3) Dairemizin 19.09.2019 gün, 2019/5352 E-5409 K sayılı ve 02.03.2017 gün, 2017/604 E-1068 K sayılı kararlarında açıkça ifade edildiği üzere, "2911 sayılı Kanunun 28. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen "Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlemek fiilinin", hazırlıklar da dahil olmak üzere, toplantı veya yürüyüşün yapılabilmesi için gerekli her türlü işlemi yapmak; "yasa dışı toplantı ya da gösteri yürüyüşü yönetmek fiilinin", topluluğun dağılmaması, amaçlanan doğrultuda devam etmesi için topluluğa ya da etken bazı kişilere gerekli talimatları vermek, duruma göre inisiyatif geliştirmek, gerekli idare işlemlerini yapmak, topluluğu hareketlendirmek ve yönlendirmek; "kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşünü düzenleyen ve/veya yönetenlerin hareketlerine katılmak" fiilinin ise, toplantı veya yürüyüşü düzenleyen ve yönetenlerden olmamakla birlikte, bizzat toplantı ve yürüyüşte hazır bulunarak bu kişilerin hareketlerini paylaşmak" anlamına geldiği gözetildiğinde;
Özellikle bir kısım sanıkların iletişimin tespiti ve görüntü kayıtlarını kabul etmemesi de dikkate alınarak; öncelikle, bulunması halinde olaylara ilişkin mobese, kamera kayıtları, TV"lerden elde edilebilecek görüntü ve kayıtlarının temin edilmesi, görüntü ve kayıtların sanıklara ait olup olmadığına yönelik Adli Tıp, TRT, TÜBİTAK gibi kurumlardan rapor aldırılması, yine iletişimin tespitine yönelik olarak ilgili kurumlarda ses analizi yaptırılmasından sonra, dosyada mevcut sosyal medya paylaşımları, fotoğraflar, kamera görüntüleri, HTS kayıtları ve sanık savunmalarıyla birlikte değerlendirilerek, sanıkların kamu düzeni ve güvenliğini tehdit eden, kamu görevlileri ve yöneticileri tarafından yapılan tüm uyarılara rağmen sürdürülen kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldıklarının belirlenmesi halinde, eylemlerinin kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüşüne katılmak ya da katılanları yönlendirmek suretiyle 2918 sayılı Kanunun 28. maddesinin 1. fıkrasında yazılı suçu oluşturduğunun nazara alınmaması,
4) Sanıklar ... ve ... hakkında mahkumiyet hükmü kurulan "tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma" suçunun, terör ya da suç örgütü faaliyeti kapsamında işlendiğinin tespiti halinde, hükmolunan cezadan TCK"nın 174/2. veya 3713 sayılı Kanunun 5/1. madde ve fıkraları gereğince arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık ..., sanık ... müdafii ve O yer Cumhuriyet savcılarının temyiz talepleri bu nedenlerle yerinde bulunduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.