12. Ceza Dairesi 2018/8036 E. , 2019/4049 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Hakimliği
Taksirle yaralama suçundan şüpheli ... yetkilileri ve personeli haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 01/12/2016 tarih ve 2015/113577 soruşturma 2016/54641 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin Bakırköy 1.Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/07/2017 tarih ve 2017/3571 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adi! bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." şeklindeki düzenleme karşısında. Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda müştekilerin vekili aracılığıyla vermiş oldukları 27/11/2015 tarihli dilekçede özetle, 28/10/2015 tarihinde doğan çocukları mağdur ..."ın, Medilife Bağcılar Hastanesinde yaşanan hatalı tıbbî uygulama neticesinde elinde kalıcı yanık izi meydana geldiğinden bahisle şikâyetçi olmaları üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde, Adlî Tıp Kurumunun 26/08/2016 tarihli ve 5731 sayılı raporu ile hastane personeline kusur atfedilemeyeceğinin belirtildiği gerekçesiyle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilmiş ise de; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 05/09/2013 tarihli ve 2012/19402 esas, 2013/19286 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk değerlendirmesinin ancak mahkeme hâkimi tarafından yapılabileceği, kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, konunun teknik bilgiyi gerektirmesi, hâkimin hukuk bilgisiyle sorunu çözemeyeceği durumlarda, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinde dahi, bilirkişinin inceleme yetkisi kusurlulukla ilgili olmayıp, işin tekniği ve norma aykırı davranışın belirlenmesi ile sınırlı olacağı, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil, delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğu, mahkemelerin gerekçelerini açıklamak suretiyle bilirkişi raporlarına itibar edip etmeme hususunda takdir ve değerlendirme hakkını haiz bulunduğu, bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaması gerekmekle birlikte, bu yöndeki bir değerlendirmenin de hâkimi bağlayıcı bir yönünün bulunmadığı, somut olayda mağdur bebeğe kalsiyum eksikliği nedeniyle uygulanan ilaç tedavisi sırasında elinde yanık izi meydana gelmesi nedeniyle şüphelilerin kusur durumlarının mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca Bakırköy 1.Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/07/2017 tarih ve 2017/3571 değişik iş sayılı kararının bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 14/11/2018 gün ve 94660652-105-34-10315-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Tüm dosya kapsamının incelenmesinden olayda kusuru bulunanların tespiti amacıyla yazılan yazılar sonucunda Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 26/08/2016 tarih ve 5731 karar sayılı raporunda, mağdur ...’nın 27.10.2015 tarihinde doğduğu, postnatal 4. gün konjenital rikets tanısı konduğu, Ca ve vit d3 tedavisi başlandığı, tedavinin 3. gününde sağ el üzerine kalsiyum ekstravaze olduğu, kalsiyum yanığı oluştuğu, Plastik Cerrahiye danışılarak tedavisinin düzenlendiği, hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerde yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde; çocuklarda damar yapılarının ince olmasından dolayı verilen mayilerin damaryolu dışına çıkmasının (ekstravazasyon) önlenemeyen bir komplikasyon olarak değerlendirildiği, durum meydana geldiğinde plastik cerrahi konsültasyonu istendiği, lezyon üzerine topikal tedavi başlandığı cihetle, komplikasyon yönetiminin tıp kurallarına uygun olduğu, dolayısıyla ilgili sağlık personeline atfı kabil kusur tespit edilmediği oy birliği ile mütalaa olunduğu, bu sebeplerle Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/07/2017 tarih ve 2017/3571 değişik iş sayılı kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından; bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.