Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/3-409
Karar No: 2011/435

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/3-409 Esas 2011/435 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2011/3-409 E.  ,  2011/435 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Tekirdağ 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 17/03/2011
    NUMARASI : 2011/57-2011/193

     Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.12.2009 gün ve 847-930  sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 1.11.2009 gün ve 17857-17842 sayılı ilamı ile;
    (...Dava, fahiş fiyatla lazer yazıcı alımı nedeniyle kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkindir. Davalıların bu eylem nedeniyle ceza mahkemesinde yargılandıkları anlaşılmaktadır. BK.nun 53.maddesine göre ceza mahkemesinin kararı hukuk mahkemesindeki davanın sonucuna etkili bulunmaktadır. Tekirdağ 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/38 esas sayılı dosyasının sonuçlanması beklendikten sonra varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken mahkemece ceza davası sonucu beklenmeden karar verilmesi bozma nedenidir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerindedir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

       HUKUK GENEL KURULU KARARI

              Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, tazminat isteğine ilişkindir.
    Davacı bakanlık vekili,davalıların görevli oldukları komisyonca yapılan ihale sonucunda  50 adet lazer yazıcı alımı sırasında kamu zararına sebebiyet verildiği  iddiası ile tazminat isteminde bulunmuştur.
    Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda kamu zararına sebebiyet verilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı bakanlık vekilinin temyizi üzerine karar; Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile davalılar hakkında açılan ceza davasının beklenmesi gereğine işaretle, bozulmuştur.
    Mahkemece, ceza davasının eldeki davadan iki yıl sonra açıldığı, bu nedenle hukuk yargılamasındaki tahkikatın daha ileri aşamada olup, alınan bilirkişi raporu kapsamından da kamu zararı olmadığının belirlendiği, bu dosyada gerek savcılık gerekse ceza mahkemesinde alınmış bir rapordan yararlanılmadığı, ancak bu halde ceza davasının bekletici sorun yapılabileceği, ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığından sonucunu beklemesine de gerek olmadığı, gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
    Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.
    Uyuşmazlık, eldeki davanın açılmasından sonra davalılar hakkında aynı eylem hakkında açılan ceza davasının eldeki davaya etkisinin ne olacağı ve bu davanın sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle konuya ilişkin kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır:
    Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş deyişle, ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, kural olarak; hukuk hakimi ceza mahkemesi kararları karşısında bağımsız kılınmıştır.
    Bu bağımsızlık ilkesi, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı olması, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
    Bir eylemin hukuka aykırılığının tespiti, her zaman bir suçun unsurlarını da taşıdığı anlamına gelmemektedir. Diğer taraftan, suçun unsurlarının varlığının tespiti halinde ise durum farklı olup, bu halde her zaman hukuka aykırılığın varlığı kabul edilmektedir.
    Nitekim, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde:
     “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete   dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
    Hükmü yer almaktadır.
    Bu açık hüküm karşısında ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir.
    Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” olgusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacağından hukuk hakimini de bağlayacaktır.
    Eş söyleyişle, hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgular ile bağlı olduğu yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmiştir.
    Buna göre bir eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiği tespit edilmişse bunun suç teşkil edip etmemesi hukuk hâkimini bağlamayacak; hukuk hakimi suç teşkil etmemekle birlikte eylemin gerçekleştiği vakıasıyla bağlı olarak hukukun diğer normlarına aykırılığın olup olmadığı noktasında değerlendirme yapabilecektir.
    Şayet ceza mahkemesi, isnat olunan eylemin sanık (hukuk davasında davalı) tarafından gerçekleştirilmediğini tespit etmişse, bu tespite ilişkin ceza mahkemesi kararı maddi vakıa açısından hukuk hâkimini bağlayacaktır.
    Davalının eyleminin hukuk hakimini ilgilendiren yanı davanın dayanağı olan yasal düzenlemeler olup, bu eylemin ceza yargılaması açısından suçun unsurlarını taşımaması hukuk hakimini bağlayıcı bir özellik değildir. Bu nedenle de, hukuk hakiminin ceza mahkemesince verilecek beraat kararı ile bağlı olduğu düşünülemez.
    Bundan ayrı, hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasının bekletici sorun yapması halinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı 2001,cilt:V, s.5153).
    Bu noktada, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, ceza mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun da hukuk mahkemesini bağlayacağı; buna karşılık ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlamadığı hallerde, ceza mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, hukuk mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle hukuk mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-155).
    Konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilgili kavramlar böylece ortaya konulduktan sonra somut uyuşmazlık yönüyle davalıların eylemlerinin konu olduğu ceza davaları ve buna bağlı olarak ceza hukuku alanındaki hükümler de irdelenmelidir:
    Dosya kapsamındaki belgelerden;
    Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2010 gün ve 2010/581 Esas, 2010/34 nolu iddianamesi ile davalılar hakkında lazer yazıcı alımı ihalesi ile ilgili olarak “kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak” suçundan dolayı dava açıldığı; anılan iddianamede çekişmeye konu ihale ile ilgili  olarak kurumun 5.580 TL zarara uğratıldığı iddiasının da yer aldığı;
    Öte yandan, Tekirdağ 2.Asliye Ceza Mahkemesine 17.06.2010 tarih ve 2010/195 Esas sayı ile açılan davada da davalıların “görevi kötüye kullanmak” la suçlandıkları;
    Her iki davanın birleştirilerek Tekirdağ 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/38 esas sayılı dosyasında görülmekte olduğu;
    anlaşılmaktadır.
    Hemen burada davalıların yargılanmalarına esas olan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 235.maddesi üzerinde de durulmalıdır:
    Anılan maddede “ihaleye fesat karıştırılması” eylemleri tek tek sayılmış;
    3.bendinde ise “… İhaleye fesat karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmiş ise, ceza yarı oranında artırılır. Zararın meydana gelmiş olduğu sabit olmakla birlikte miktarının belirlenememiş olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını engellemez…” hükmüne yer verilmiştir.
    Görülmektedir ki, davalılar hakkındaki ceza davaları maddi olgunun tespiti ve suça konu eylemden dolayı ilgili kamu kurum ve kuruluşunun yani hazinenin zararının olup olmadığının ortaya konulması açısından büyük önem taşımaktadır. Ceza yargılamasında amacın maddi hakikatin ortaya çıkarılması olmasına göre, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan ilkeler de gözetildiğinde burada tespit olunacak maddi olgu ile bağlı olacağında duraksama bulunmamaktadır.
    Hukuk davasının ceza davasından önce açılması; bu davada bilirkişi raporu alınmış olması, varılacak bu sonuca etkili unsurlar da değildir.
    Hal böyle olunca, mahkemece, bozma ilamında işaret olunduğu üzere; Tekirdağ 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/38 esas sayılı dosyasında görülmekte olan ceza davasının sonucunun beklenmesi; varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
    Bu nedenle; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    O halde, direnme kararı bozulmalıdır.
           S O N U Ç :Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA,  22.6.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi