Taraflar arasındaki “alacak” davasında yapılan yargılama sonunda; Ankara 16. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2009 gün ve 2009/428 E., 2009/794 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.10.2010 gün ve 2010/1353 E., 2010/13567 K. sayılı ilamı ile;
(…Hükme dayanak alınan, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı başkan ve üyelerinden oluşan kurul tarafından düzenlenen raporda, “…Multiple Skleroz tanılı hastanın motorsuz tip cihazı hareket ettirebilmek için fiziksel kuvvet yetersizliği mevcut olup, hastanın fiziksel, psikolojik, işlevsel ve sosyal sağlığını tehdit eden ve yukarıda açıklanan komplikasyonların hastada ortaya çıkmasının engellenmesi, hastanın sağlığının korunması, kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinin artırılması, sosyal katılım imkanlarının kısıtlanmasının önlenmesi ve tıbbi durumunun elverdiği en yüksek seviyeye çıkarılabilmesi amacıyla, hastanın sağlık kurulu raporlarında belirtilen motorlu tipte cihazları kullanması uygun ve gereklidir.” Sonucuna varılmış; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu Raporunda ise, aynı yöndeki değerlendirmeden hareketle, “…1941 doğumlu F. E..’in hastalığı nedeniyle ortaya çıkabilecek ve yaşamsal tehlike yaratabilecek komplikasyonları önleyeceği, çalışma hayatına kazandırabilmesi ve rehabilitasyonu açısından gerekli bulunduğu, cihazın motorlu tipini kullanması durumunda mevcut durumunu koruyabileceği, motorsuz tipin kullanılması durumunda ise, kol kaslarının dayanıklılık ve gücünün etkilenmesi nedeniyle zaman içinde performansının düşeceği ve kişiye olumsuz etkisinin olacağı…” belirtilmiştir.
Sıralanan raporlardaki irdeleme ve fiyat araştırması konusunda bozma içeriği doğrultusunda yapılan inceleme sonucu, dik pozisyonlandırma cihazı bedeli yönünden kurulan hükümde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından bedelinin tahsili istenen portatif merdiven çıkma cihazı ise, dosyaya sunulan belgelerden anlaşıldığı üzere, her tür tekerlekli sandalye ile uyumlu, tekerlekli sandalyede oturan kişinin sandalyesinden kalkma veya kaldırılma gereksinimi doğmaksızın, merdivenlerden indirilip çıkarılmasına yardımcı olan bir cihazdır. Bozma ilamı üzerine sürdürülen yargılama sırasında elde edilen raporlar, portatif merdiven çıkma cihazı yönünden irdeleme içermediği gibi, gerekliliği konusunda da bir sonuca varmamıştır.
Portatif merdiven çıkma cihazının, bozma ilamında belirtildiği üzere, iyileşmeye yardımcı olma kavramı kapsamında, sağlığı koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma yönünde herhangi bir katkı sağlamayıp; tekerlekli sandalyeden kaldırılmaksızın merdivenden indirilip çıkarılma konularında kolaylık sağladığı ve hükme dayanak bilirkişi raporlarındaki gerekliliğe ilişkin değerlendirmelerin de bu cihaza yönelik olmadığı yönü gözetilerek; portatif merdiven çıkma cihazı bedelinin tahsili konusundaki istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle, bu istemin de kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen davalar dik pozisyonlandırma ve portatif merdiven çıkma cihaz bedellerinin ve kur farkından kaynaklanan maddi zararın Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, sigortalının haksahibi karısı için sağlık kurulu raporu ile kullanması gerekli görülen dik pozisyonlandırma ve portatif merdiven çıkma cihazının Ticaret Odasınca rayice uygunluğu onaylanan bedelle davacı tarafından temin edildiğini, cihazların fatura bedelinin ödenmesi taleplerinin Kurumca reddi üzerine cihazı temin ettikleri firmaya karşı fatura bedelinin ödenmesi konusunda sözleşme hükmündeki fatura şartları gereği temerrüde düştüklerini beyanla Kurumun hizmet kusuru nedeniyle maddi zararlarının davalı Kurumdan faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, faturaların dava dışı şirket tarafından ibrazı sonrasında sigortalı ile yapılan görüşmede cihazların henüz teslim edilmediğinin belirlendiğini, davacının teslim almadığı cihaz bedelinin ödenmesini talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece “hastanın belirtilen tıbbi cihazları kullanmasının iyileşmesine ve işgücünü kazanmasına, sağlığını korumasına yardımcı olacağı” gerekçesiyle davanın bilirkişi raporunda belirlenen miktar üzerinden kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece “yapılan araştırmanın merdiven çıkma cihazını da içerdiği” gerekçesiyle ilk kararda direnilmesine karar verilmiş; kararı davalı Kurum vekili temyiz etmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalının hak sahibi için sağlık kurulu raporu ile kullanması uygun görülen portatif merdiven çıkma cihazı bedelinin Kurumca karşılanması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan ve uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanunun 13. maddesinde;
“Sağlık sigortası yardımları, hastalık ve iş kazası hallerini kapsar.
Sağlık yardımları, hastanın;
a)Hekime muayene ettirilmesi, hekimin göstereceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik ve laboratuvar tetkiklerinin yaptırılması ve tedavisinin sağlanması,
b)Teşhis ve tedavi için gerekirse sağlık müessesesine yatırılması,
c)Tedavi süresince gerekli ilaç ve iyileştirme vasıtalarının sağlanması,hallerini kapsar. Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin %20"si sigortalı ve hak sahipleri, %10"u aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin %20"si sigortalı ve hak sahipleri, %10"u ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci gelir basamağının birbuçuk katını, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağının %65"ini geçemez.”
düzenlemesi yer almaktadır.
Öte yandan, T. C. Anayasası’nın 90. maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe girmekle esas alınması gereken Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında 102 Nolu ILO Sözleşmesinin 10/3. maddesinde; yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olduğu açıklanmıştır.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinde de yapılan açıklamalar doğrultusunda düzenleme bulunmaktadır.
Buna göre; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanması, temini amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri içinde (f) bendinde ortez ve proteze yer verilirken, temini için sadece; sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilme ifadesi kullanılmıştır.
Görüldüğü üzere konuya ilişkin yasal mevzuat, sigortalı veya haksahibi için Kurumca bedelinin karşılanması gereken cihazın, sigortalı veya haksahibi yönünden “iyileştirme” unsuruna katkısının bulunmasını aramaktadır.
Anılan yasal düzenlemeler kapsamında sigortalı veya hak sahibine cihaz temini yönünden; aranacak temel unsur; “iyileşmesine yardımcı olması” olduğuna göre, bu kavramdan ne kastedildiğinin ortaya konulması gerekir.
Aynı düzenlemeler uyarınca; iyileşmeye yardımcı olma kavramının, sağlığı koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma olarak kabulü zorunludur; aksi düşünce ile iyileşme kavramına ilk günkü sağlığına kavuşma anlamının verilmesi halinde, ortez ve protez kullanımının ilk günkü sağlığa kavuşturması söz konusu olmadığından sağlık yardımı kapsamı içinde değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı da açıktır.
Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E., 2009/104 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi sigortalı veya hak sahibinin cihaza hak kazanması için aranan “iyileştirme” unsurunun, diğer bir ifade ile sağlığı koruma; çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma hususlarının, cihazı kullanacak kişi yönünden, üniversite veya eğitim araştırma hastanelerinin fiziksel tıp ve rehabilitasyon kliniklerinde yatırılarak yapılacak uygulama ve eğitim sonrasında nöroloji, ortopedi ve fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlarının da içinde yer aldığı sağlık kurulu raporu ile tespiti ve cihazın gerekliliğinin bu yolla tespiti aranmaktadır.
Dava konusunu oluşturan portatif merdiven çıkma cihazına ait dosya içinde bulunan broşür, evrak ve raporların incelenmesinde, cihazın kullanımının sigortalı veya haksahibi tarafından yapılamayacağı, hasta dışında bir yardımcı veya bakıcı tarafından kullanılması gerekeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla cihazın kullanımının doğrudan sigortalı veya haksahibinin iyileşmesine, sağlığının korunmasına, çalışma gücünü yeniden kazanmasına veya kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinin artırılmasına katkısı bulunmamaktadır.
Zira, cihaz hastanın, yardımcısı veya bakıcını tarafından ulaşımının sağlanması sırasında ve sadece merdiven çıkılan bölgede kullanım özelliğine sahip olup, kullanım şekli itibariyle hastanın kendisi tarafından kullanımı mümkün olmadığından kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinde bir artış sağlamayacağı, ulaşıma katkısı dışında doğrudan hastalık yönünden iyileştirici bir etkisinin bulunmadığı, hasta dışında bir kullanıcı gerektirdiğinden hastanın çalışma gücüne bir katkı da sağlamayacağı açıktır.
Öte yandan T.C. Anayasasının 65. maddesi uyarınca; Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirme yükümü altında olup; sosyal güvenliğe ilişkin ve yukarıda açıklanan yasal mevzuat, sigortalı veya haksahibi olmayan, bunların yardımcısı, refakatçisi veya bakıcısı konumunda olanların kullanımı için tasarlanmış cihaz bedellerinin karşılanması veya bu kişilere sağlık yardımı yapılması gereğine ilişkin hiçbir hüküm de içermemektedir.
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında dava konusu merdiven çıkma cihazı bedelinin, Kurumca karşılanmasına imkan bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bazı üyelerce, sözkonusu cihazın bakıcı için olmadığı, cihazın kullanımı ile sonuçta sigortalı veya haksahibinin ulaşımının sağlanacağı ve bunun yaşam kalitesini artırarak iyileşmesine yardımcı olacağı ve bu durumun psikolojik etkisinin göz ardı edilemeyeceği, eğitim-sosyal katılım imkanlarının tıbbi durumlarının elverdiği en yüksek seviyeye çıkarılabilmesine katkı sağlayacağı ve sosyal rehabilitasyonu (iyileşmesi) amacıyla kullanılacağı görüşleri ifade edilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
O halde, Yerel Mahkemece sigortalının haksahibi karısı için temin edilen portatif merdiven çıkma cihaz bedelinin Kurumdan tahsiline yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçelerle, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.06.2011 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.