Taraflar arasındaki “ alacak ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Sivas 1.Asliye
Hukuk Mahkemesince, davanın reddine dair verilen 26.03.2009 gün ve 2008/183 E. – 2009/139 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2009 gün ve 2009/10646-11750 E. K.sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili dava dilekçesinde davalının Üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi araştırma görevlisiyken doktora eğitimi yapmak üzere 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasasının 35. maddesi uyarınca İstanbul Üniversitesine kadro tahsisi yapılarak atandığını, bu sırada davalılardan taahhüt ve kefalet senedi alındığını, ancak davalının eğitimini tamamladıktan sonra üniversitedeki görevine başladıktan sonra 29.08.2007 tarihinde istifa ederek mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı üniversite tarafından yüklenme senedi hükümleri gereğince hesaplanan tazminatı ödemesi istenilmesine rağmen davalının bunu ödemediğini, 92.377,20 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davalının çalışmasının karşılığı olan maaşı aldığı, başkaca bir ödeme almadığı, maaş ödemelerinin taahhütname kapsamında kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere özellikle davalı tarafından verilen taahhütnamenin öğrenimi bitirdikten sonraki halle ilgili 9. maddesinde, tayin edilen görevlerde mazeretsiz ve izinsiz işin bırakılması halinde uygulanacak madde aynı taahhüdün 12. maddesi uygulanacak olup, 12. maddesinde ise öğrenim sırasında yapılmış olan “tüm masraflar ve ödemeleri %50 fazlası ile birlikte ödeyeceği” taahhüt edilmiştir. Buna göre ödemeler içerisinde maaşlar da bulunmaktadır. Davalı, sözü edilen bu yüklenme senedinin hata, hile veya zorla kendisine imza ettirildiğini ileri sürmemiştir. Davalının serbest iradesi ile davacı üniversiteye böyle bir taahhütname (yüklenme senedi) vermesini yasaklayan yasal bir düzenleme olmadığı gibi, doktora eğitimi yapması için kendi iradesi dışında da gönderilmiş değildir. O halde bu taahhütname davalıyı bağlar niteliktedir. Davada davacı kurum, taahhüt kapsamında yapılan harcamaların tahsilini istemekte, bunun dışında bir istemi bulunmamaktadır. Ortada davalı tarafından verilen taahhüdü geçersiz kılan bir durum da söz konusu olmadığına göre, mahkemece, taahhütname kapsamı doğrultusunda işlem yapılması ve istenen tazminatın bu doğrultuda hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, doktora eğitiminin tamamlanmasına karşın mecburi hizmetin tamamlanmamasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü vekili temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş; hükmü, davacı vekili temyize getirmiştir.
Uyuşmazlık; davalıya yapılan maaş ödemesinin, imzaladığı Sivas ..Noterliği’nin 10.12.1999 tarih ve 36228 Yevmiye No’lu taahhütname kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesine göre; Yükseköğretim Kurulunca, öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye geçici olarak tahsis edilebilir. Eğitimin sonunda, kadroları ile birlikte kendi üniversitelerine geri dönen bu kişiler, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları istisna olmak üzere, bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez.
Yükümlü bulundukları mecburi hizmetini bitirmeden görevlerinden ayrılanlar, yine aynı Kanunun geçici 53. maddesine göre, imzaladıkları yüklenme senedine göre bağlı oldukları üniversiteye ödemede bulunurlar.
Yasal durum bu iken, temyiz incelemesi aşamasında 25.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Yasa Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 4. maddesinin 3. bendi ile;
“Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, 2547 sayılı Kanunun geçici 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen durumda olup, aynı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca yurtiçinde görevlendirilenlerden geçici 53 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen sürede borçlarını ödemek için başvurmayanlar ile söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre içerisinde anılan düzenlemede belirtilen nedenlerle haklarında borç takibi yapılanların veya yapılması gerekenlerin, kendilerine Türk Lirası olarak yapılmış olan her türlü masrafa ilişkin borç tutarlarının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üç ay içerisinde borçlu oldukları idarelere başvurmaları halinde, imzaladıkları yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızın ve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın yeniden hesaplanacağı ve başvuru süresi içerisinde tahsilat işleminin durdurulacağı, yapılacak hesaplamada, bu kişilerin hizmetleri karşılığında aldıkları yurt içi maaşları ve buna yönelik cezai şartın talep edilmeyeceği, bunlar haricinde Türk Lirası olarak yapılmış olan her türlü masraf tutarına, sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre için 01/01/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanuni faizin işletilerek hesaplama yapılacağı, bu kişiler hakkında da bu maddenin ikinci fıkrasının uygulanacağı”
Hükmü getirilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede diğer hususlar incelenmeksizin öncelikle, 6111 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin 3.bendi ile getirilen bu yeni düzenlemenin eldeki uyuşmazlığa etkisi üzerinde durulmuştur.
Hemen belirtmelidir ki, eldeki uyuşmazlık davalıya yapılan maaş ödemesinin yüklenme senedi kapsamında iade edilecek kalemlere dahil olup olmadığına ilişkindir.
Yukarıya aynen alınan 6111 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin 3. bendinde, yüklenme senediyle borç altına girenlere, borçlarının ödenmesi konusunda yasal bir olanak getirilmiş ve borçlu oldukları idarelere başvurmaları halinde, borçlarının, imzaladıkları yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızın ve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın yeniden hesaplanacağı belirtilmiştir.
Ardından da, başvuru süresi içerisinde tahsilat işleminin durdurulacağına işaret edildikten sonra eldeki uyuşmazlığı da etkileyecek şekilde “yapılacak hesaplamada, bu kişilerin hizmetleri karşılığında aldıkları yurt içi maaşları ve buna yönelik cezai şartın” talep edilmeyeceği açıkça hükme bağlanmıştır.
Hariç tutulan bu kalemler dışındaki Türk Lirası olarak yapılmış olan her türlü masraf tutarına, sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre için 01/01/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanuni faizin işletilerek hesaplama yapılacağı da ifade edilmiştir.
Hal böyle olunca, davalı ve aynı durumdakilerin borçlarının tasfiyesine ilişkin bu yasal düzenlemenin eldeki uyuşmazlık yönünden mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sonuçta mahkemece, öncelikle anılan yasa ile getirilen bu olanaktan yararlanma konusunda davalının davacı idareye yine bu kanun kapsamında yaptığı bir başvurunun olup olmadığı araştırılmalı; ardından açıklanan kanun hükmü de değerlendirilerek somut uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmelidir.
O halde, yerel mahkemece anılan yasal düzenleme konusunda irdeleme yapılıp, karar verilmek üzere ve bu değişik gerekçeyle direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, yasal değişikliğin değerlendirilmesine dayanan bozma nedeni karşısında esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 15.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.