10. Hukuk Dairesi 2016/17267 E. , 2019/2110 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan ... ve SGK Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davacı, 01.06.1993-31.08.2009 tarihleri arasında davalı ... ve ... " e ait ... Dinlenme Tesisi unvanlı işyerinde kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1.maddesi atfı ile 506 sayılı Kanunun 79/10.maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesidir.
Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
5510 sayılı Kanunun 12. maddesinde, “sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır. Bu nedenle, Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin hangi işverenler tarafından düzenlenmiş olduğu tespit edilip, hizmet tespitine yönelik davanın, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
Temyize konu davada mahkemece, hizmet tespiti davasının kısmen kabulü ile davacının davalılar tarafından işletilen işyerinde 01.06.1993 tarihinden askerlik başlangıcı olan 21.02.1998 tarihine kadar ve 21.08.1999 askerlik bitiş tarihinden 01.08.2009 tarihine kadar tam ay üzerinden asgari ücretle aralıksız çalıştığının tespiti ile kuruma bildirilen sürelerin dışlanmasına karar verilmiştir.
Kurum kayıtlarında davacının kabule konu süre içinde verilmiş iki işe giriş bildirgesi bulunmakta olup, ilki davalı ... tarafından verilen işe başlangıç tarihi 01.08.1997 olan bildirge, ikincisi ise ... tarafından verilen işe başlangıç tarihi 16.09.2000 olan bildirgedir. Her iki bildirgede işyeri adresi ... Petrol olup, ... işyerinin 21.10.1995-31.12.1998 tarihleri arasında, ... işyerinin 01.01.2010-31.03.2010 tarihleri arasında kanun kapsamına alındığı, mahiyetlerinin lokanta işletmesi olduğu görülmekte, tanık beyanlarından ise işyerinin dava dışı Yahya İnanıcı" ya ait olduğu, adı geçene ait dava konusu dönemde de vergi kaydı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenin tespiti gerekmekte olup, mahkemece, davacının talep edilen çalışma döneminde hangi işveren veya işverenler yanında çalıştığının araştırılarak, gerçek işveren veya işverenler belirlenerek, her bir işveren yönünden çalışma dönemi ayrı ayrı tespit edilmeli, dava dışı işveren bulunduğunun anlaşılması halinde HMK’nın 124. maddesi gereğince husumetin doğru işverene yöneltilmesi için davacıya mehil verilerek, işverenin davaya iştiraki sağlanmalı, davaya dahil edilen işverenin gösterdiği deliller toplanmalı ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
2- Öte yandan, Anayasamızın 72. maddesinde vatan hizmeti her Türkün hak ve ödevi olarak sayılmış, 1111 sayılı Askerlik Kanunun 1. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmaya mecburdur.” hükmüne yer verilmiştir. Yasalarla çerçevesi belirlenen askerlik hizmetini yerine getiren her kişi, hizmet süresi içerisinde ikametinden ayrı kalacak olması nedeniyle, genellikle birliğine teslim olmadan önce askerliğe hazırlık ve askerlik hizmetini tamamladıktan sonra da sivil hayata intibak süreci yaşamaktadır. Bahsedilen bu hazırlık ve intibak süreci içerisinde, genel olarak mesleki faaliyetlere ve çalışma hayatına ara verilmekte ve bu durum makul bir süre devam etmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; dava dosyası içerisinde yer alan 25.11.2014 tarihli Askerlik Şube Başkanlığı yazısında, davacının 21.02.1998 tarihi itibariyle askerliğe sevk edilerek, 21.08.1999 tarihinde terhis edildiğinin bildirilmiş olması karşısında, sevk tarihinden bir gün öncesine kadar hizmet akdinin devam ettiğine ve askerliğin bitim tarihinde hizmet aktinin yeniden başladığına yönelik mahkeme kabulü isabetsizdir. Mahkemece, iş akdinin sona erdiği tarih ile askerlik sevk tarihi arasında geçen, askerlik hizmeti öncesi ve terhis tarihinden sonra işe başlama tarihine kadar geçen hazırlık sürecine ilişkin makul süre tespit edilmelidir. Bu çerçevede uygulamaya yönelik yöresel kabuller, davacının askerlik hizmetini yaptığı mahallin ikametine uzaklığı, ulaşım şartları gibi hususları yöntemince araştırarak, hizmet akdinin sona erdiği ve takiben yeniden başladığı tarihler hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan ... ve SGK Başkanlığı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ya iadesine, 07.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.