10. Hukuk Dairesi 2019/1110 E. , 2019/2099 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar ..., ..., ..., ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 02.08.2011 tarihli iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve ödenen tedavi giderinden oluşan kurum zararının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı işveren şirket %40, davalı formen ... %20, müteveffa işçi %20 ve davalılar onarım mühendisi ..., iş güvenliği uzamanı ..., bakım onarımdan sorumlu işletmeler müdürü ..., iş güvenliği mühendisi ... % 5’er kusurlu olarak belirlenmiş ve mahkemece davalılar yönünden %80 üzerinden yazılı şekilde karar verilmiştir.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Yasa, 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2. vd. maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, özellike kaza mahallinin yeterince aydınlatılıp aydınlatılmadığı ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı ise de, kusur raporu ve oranları ile bağlı değildir. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır. Ceza davasında verilen, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar ise, kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19-639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2-76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararları).
İnceleme konusu dosyada, hükme esas alınan kusur raporunda hükmü temyiz eden davalıların kusur durumu ve oranı belirlenirken yeterince somutlaştırılmadığı, haklarında verilen kusur oranın hangi sebeple verildiğinin belirtilmediği, sadece ceza mahkemesinde verilen HAGB kararına atıf yapıldığı anlaşıldığından, sadece ceza davasında kusurlu bulunmalarının eldeki bu davada kusurlu olmalarını gerektiren bir sebep olmadığı, ceza davasında bu davalılar hakkında HAGB kararı verilmesi nedeniyle kesinleşmiş mahkumiyetten söz edilemeyeceği hususu göz önünde bulundurularak ek rapor alınmalı, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu hususlar gözönünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar ..., ..., ..., ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..., ..., ..., ..."e iadesine, 06/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.