22. Hukuk Dairesi 2017/3752 E. , 2018/3297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, işyerinde 2011 yılı Kasım ayından sonra üç vardiyalı sisteme geçildiğini, fazla mesailer yapılmadığını, hafta tatillerinde ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma olmuşsa dahi bunların karşılığının ödendiğini veya serbest zamanlı izin olarak kullandırıldığını, önceki dönemlere ilişkin fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve hafta tatili alacak taleplerinin yerinde olmadığını, en son davacıya ibraname imzalatıldığını, ödemelerin yapıldığını ve alacağının kalmadığını varsa dahi zamanaşımına uğramış olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
I-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
II-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 2.12.2015 tarihinde davasını ıslah etmiştir. Islah dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş olup, davalı yan kendisine verilen süre içerisinde 21.12.2015 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı savunması dikkate alınmadan hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
III- Kabul şekline göre;
1-Dosya içerisinde aldırılan kök ve ek bilirkişi raporlarına göre; davacının tanıkla ispat edilen hafta tatili alacağı takdiri indirim yapılmadan 4.876,33 TL"dir. Mahkemece bu miktardan %30 takdiri indirim yapılarak alacak hüküm altına alınmıştır. Ne var ki; ek rapor ile davacının puantaj kayıtları sunulan dönem için 145,16 TL hafta tatili alacağı daha olduğu belirlenmiştir. Ayrıca iş akdinin feshi sırasında davacıya kabulünde olduğu üzere 1.768,20 TL bir hafta tatili ücret alacağı ödemesi yapılmıştır. Mahkemece, ek rapor ile hesaplanan hafta tatili ücreti, hüküm altına alınan alacağa eklenmeden ve davalı işverence yapılan ödeme düşülmeden karar verilmiş olması hatalı bulunmuştur. Ayrıca, hafta tatili ücret alacağının dava dilekçesi ile talep edilen miktarına dava tarihinden, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarına ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken alacağın tamamına dava tarihinden faiz yürütülmesi de doğru bulunmamıştır.
2-Mahkemece, fazla çalışma ücreti alacağından önce takdiri indirim yapılmış, daha sonra işverence yapılan bir miktar toplu ödeme mahsup edilmek suretiyle fazla çalışma ücret alacağı hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, bu hesaplama yöntemine göre sonuca gidilmesi doğru bulunmamıştır. Mahkemece, fazla çalışma ücret alacağından önce yapılan ödeme mahsup edilmeli sonra bakiye fazla çalışma alacağından takdiri indirim yapılarak sonuca gidilmelidir. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan; davada, takdiri indirim nedeniyle reddedilen miktar dışında reddedilen talep miktarı bulunmasına karşın davalı yararına karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT"ne göre bir avukatlık ücreti takdir edilmemesi de isabetli olmamıştır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine 14.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.