7. Ceza Dairesi 2020/4538 E. , 2020/19891 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
I) Sanığın temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanık ..."in 04.03.2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü CMUK"nun 310/1. maddesinde öngörülen 1 haftalık yasal süresinden sonra 18.03.2015 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin 17.06.2015 tarihli ek kararı yasaya uygun bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle temyiz isteminin reddine dair ek kararın ONANMASINA,
II) Katılan ... İdaresi vekilinin nakil aracı hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Suçta kullanılan nakil vasıtasının iadesine ilişkin yerel mahkeme gerekçesi yerinde olmakla katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle İADE KARARININ ONANMASINA,
III) Katılan ... İdaresi vekilinin sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde ise;
1. 01.05.2013 tarihinde arama noktasında kolluk kuvvetleri tarafından içerisinde iki şahıs bulunan ... plakalı aracın durdurulduğu, kimlik kontrolünün P.Er ... tarafından yapıldığı, ancak herhangi bir kayıtlarının yapılmadığı, sürücünün aracın içerisindeki kolilerde kulaklık ve bayan çantası olduğunu beyan etmesi üzerine P.Ütğm. ... ve P.Uz.Çvş. ... tarafından kontrol için kolilerden 4 adedinin aşağıya indirildiği, bu arada aracın arka tarafında koli içerisinde kol saatlerinin olduğunun görüldüğü, detaylı kontrol için ... olduğunu beyan eden sürücüye aracı yolun sağ tarafına almasının söylendiği, yolun diğer araçların geçişi için açıldığı esnada sürücünün aracı sağa çekmek yerine aracı görevlinin üzerine sürmek sureti ile araçta bulunan kol saatleri ve diğer şahısla birlikte kaçtığı, araç içerisinden indirilen 4 koli içerisinde 119 adet kulaklık ve 15 adet bayan el çantası ele geçirildiği anlaşılmakla, sanığın savunmasında suçlamayı kabul etmediği ve ...’in olay tarihinde cezaevinde olduğunu belirttiği cihetle, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi açısından, suç tarihinde ...’in cezaevinde bulunup
bulunmadığının araştırılması, cezaevinde olmadığının tespit edilmesi durumunda tanık olarak beyanlarının alınması, gerektiğinde hakkında suç duyurusunda bulunulması, dava açılması durumunda sanıkla birlikte ...’in, ..., ... ve ... ile aynı ortamda bulundurulup yüzleştirme işlemi yaptırılması, bunun mümkün olmaması halinde temin edilecek fotoğrafları tanıklara gösterilerek ve tanıklardan suça konu eşyaların ele geçirildiği araç içerisinde bulunan şahıslar olup olmadığının kesin olarak teşhis ve tespiti yapıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule göre de;
1. Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 5607 sayılı Yasanın 3/22. maddesine eklenen "Eşyanın değerinin hafif olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması halinde ise üçte birine kadar indirilir." şeklindeki düzenlemenin sanık lehine hükümler içermesi, yine aynı Yasanın 62. maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Yasanın 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK"nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasanın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası gözetilerek ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,
2. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6545 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki 5607 sayılı Kanunun 3/5. maddesinde düzenlenen suçun üst sınırının iki yılın altında olduğu gözetilerek; 17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK’nun 251/1. maddesine göre, “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d. maddesi ile “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin, 19/08/2020 tarih ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 Esas ve 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile “...kovuşturma evresine geçilmiş...” ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasa"ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece “kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı” verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de, CMK’de yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olmakla birlikte, iptal kararının sonuçları itibariyle Maddi Ceza Hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK’nun 251/3. maddesinde “Basit Yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir” şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan TCK"nun 7. ve CMK’nun 251. maddeleri uyarınca dosyanın “Basit Yargılama Usulü” yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... İdaresi vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 28.12.2020 tarihinde II nolu karar yönünden oy çokluğu, diğer yönlerden oy birliğiyle karar verildi.
KISMİ KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık ... hakkında, 5607 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyizi üzerine sayın çoğunluğun hükmün müsadereye ilişkin fıkrasının onanmasına dair kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
Yerel Mahkemenin 23.01.2015 tarih ve 2015/24 K sayılı kararıyla sanığın 5607 sayılı Yasaya aykırılık suçundan mahkumiyetine, suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığına karar verilmiştir. Temyiz incelemesi yapan Dairemiz, hükmün suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığına ilişkin fıkrasının onanmasına, mahkumiyete ilişkin kısmının ise bozulmasına karar vermiştir.
Esas hükümle birlikte Yargıtay’ın temyiz incelemesine tabi tutulan müsadere kararının, aynı davanın konusunu oluşturan suça doğrudan bağlı olduğu hallerde suça ilişkin mahkumiyet hükmü bozulduğunda, bu hükme bağlı olarak verilen müsadereye ilişkin hüküm fıkrasının onanması ya da düzeltilerek onanması mümkün değildir. Çünkü; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarih ve 2014/66-365 E-K sayılı ilamı ile birçok ilamında, Dairemiz ile diğer Ceza Dairelerinin ilamlarında belirtildiği gibi müsadere kararı bir güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçasını oluşturmaktadır. Müsadere kararı esas hükme konu suç ile doğrudan ilişkili ise, yani incelemeye konu dosyada olduğu gibi suçta kullanılan aracın müsaderesi işlenen suça bağlı olarak talep edilmişse, mahkemenin kurmuş olduğu hüküm bir bütün olup, bozma kararı verilmesi halinde hüküm tüm sonuçları ile ortadan kalkacak, yerel mahkemece bozma sonrası yapılacak yargılamada müsadere ile ilgili yeniden değerlendirme yapılarak bu konuda da karar verilecektir. Müsadere kararı esas hükme konu suç ile doğrudan ilişkili ise ancak asıl suç ve hükümle birlikte sonuç doğurabilir. Bu halde sadece müsaderenin infazı mümkün değildir. Hükmün bölünmek suretiyle, asıl suç ve hükümle birlikte sonuç doğuran müsadere ile ilgili fıkranın onanması, hükmün diğer kısımlarının bozulması halinde yerel mahkeme kararının ceza ve güvenlik tedbiri olarak birbirinden ayrıştırılması sonucunu doğuracaktır. Bunların yanı sıra 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 54/3. maddesinde belirtildiği gibi müsadere kararının verilip verilmeyeceği mahkemenin takdirine bırakılan hallerde ki, dosyamızdaki müsadere hususu hakimin takdirinde olup, takdir yetkisinin ve mahkemenin direnme hakkının elinden alınması sonucuna neden olacaktır. Bunun tek istisnası müsadere kararı esas hükme konu suç ile doğrudan ilişkili olmayıp müsadere konusu eşyanın üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımının suç oluşturmasıdır. Tüm bu anlatılanlar dikkate alındığında hükmün suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığına ilişkin kısmının onanmasına dair sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.28.12.2020