14. Hukuk Dairesi 2016/16970 E. , 2017/540 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.11.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunulması üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 24.01.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 5280 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalının satış yoluyla 17.12.2009 tarihinde edindiğini, dava konusu payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazın iyiniyetli olmayan davacının bilgisiyle edinildiğini, taşınmazda rıza-i taksim bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazda fiili taksim bulunmadığı ve önalım hakkının koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 732 ve devamı maddelerinde düzenlenen önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tâbi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulur. Önalım hakkını kullanan paydaşın bu payı satın almak isterken tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masraflar toplamından ibaret olan önalım bedelini depo etmesi gerekir. Ancak, davacı tapuda yapılan satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını her türlü delille kanıtlayabilir.
Davalı satış akdinin tarafı olduğundan, bu akdin bedele ilişkin kısmının muvazaalı olduğunu, gerçek satış bedelinin tapudaki miktarın üstünde bulunduğunu iddia edemez. Zira bir kimse 3. kişilere karşı yaptığı akitle bağlı olup, kendi yaptığı muvazaalı işlemden, kendi yararına sonuç çıkartamaz. Başka bir ifadeyle bir kimse 3. kişilere karşı kendi muvazaasına dayanamaz. Bu durum, kimse kusurlu hareketinden kendi lehine sonuç çıkaramaz kuralının doğal sonucudur.
Dava konusu uyuşmazlıkta, önalıma konu 5280 parsel sayılı taşınmazın, ahır ve samanlığı olan ev niteliği ile tapuda kayıtlı olduğu, 1/2 payın davacı, 1/2 payın davalı adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının bu payını, dava dışı...’dan 17.12.2009 tarihinde tapudan devraldığı görülmektedir. 05.07.2015 günlü bilirkişi raporundan ve tanık beyanlarından dava konusu taşınmaz üzerine inşaa edilmiş beş adet bağımsız bölümden bodrum katın mobilya imalathanesi olarak kullanıldığı ve içinde kiracı bulunduğu, kira gelirlerinin davacı ve satıcı tarafından paylaşıldığı, zemindeki iki adet dükkanın satış tarihine kadar bütün olarak kahvehane olarak kullanıldığı kira gelirlerinin davacı ve satıcı kardeşler arasında paylaşıldığı, satış tarihinden sonra ise kahvehanenin davacı tarafından ikiye bölünerek kullanıldığı, zemin katta bulunan dairede davacı ve satıcının annelerinin ölene kadar oturduğu, birinci normal kattaki dairelerden birinde davacının diğerinde satıcının satış tarihine kadar oturduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamına göre, davalıya pay satışı yapan... ile davacı arasında fiili bir paylaşım bulunduğu, zemin katta bulunan ve fiilen kahvehane olarak kullanılan dükkanın da satış tarihinden sonra davacı tarafından ikiye bölünerek kullanıldığı, dolayısıyla davalıların dava konusu taşınmazdan bu fiili paylaşıma uygun olarak pay edindikleri anlaşılmaktadır. Paylı taşınmazın paydaşlar arasında kullanım biçimi belirlendikten ve her paydaşın payına karşılık belirli bir yeri kullandığı durumlarda, paydaşlardan birisi kendine ayrılan yeri göstererek payını üçüncü bir kişiye satarsa, diğer paydaşların alıcıya karşı önalım hakkını ileri sürmeleri TMK’nun 2. maddesi
hükmüne aykırılık oluşturur. Davaya konu olayda da fiili paylaşım kanıtlandığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre, mahkemece her ne kadar önalım talebinin kabulüne ve dava konusu payın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, önalım bedeli yukarıda açıklanan kurala göre belirlenmemesi, yeterli ve geçerli bir gerekçe gösterilmeksizin sadece bilirkişilerden alınan rapora göre, payın dava tarihindeki değerinin 533.262,00 TL olduğu kabul edilerek, hatalı bir değerlendirmeyle bu miktarın depo edilmesine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının reddine, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlra iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.