17. Hukuk Dairesi 2017/2411 E. , 2018/74 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve birleşen davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, asıl dosyada; müvekkilinin kasko ve aynı zamanda trafik sigortacısı olan davalı şirketin 09.08.2008 tarihinde ağabeyinin sevk ve idaresinde iken meydana gelen çok taraflı trafik kazasında “araç sürücüsünün tespit edilemediği ve beyanların çelişkili olduğu” gerekçesi ile tazminat taleplerini reddettiğini belirterek, 60.000,00 TL hasar bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, birleşen davada davacı ... şirketi vekili ise, dava konusu kazada şirketlerine trafik sigortalı araç sürücüsünün kusurlu ve alkollü olduğu, olay yerini terkettiği, diğer araç sürücülerinin sürücüyü görmediklerini ifade ettikleri, olaydan saatler sonra sigortalının kazayı yapan sıfatı ile başka birini gönderdiğini, kaza tespit tutanağında sürücünün tespit edilemediğinin yazılı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olarak olay yerinden uzaklaştığının araçlarına çarpılan diğer araç sürücüleri tarafından beyan edildiğini belirterek, sigortalı aracın hasar verdiği diğer araç maliklerine ödenen 9.739,00 TL.nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili, kusur oranına itirazlarının bulunmadığını, araç sürücüsünün belli olmaması ve alkollü
olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediklerini belirterek, dosyanın kendi açtıkları dava dosyası ile birleştirilmesini istemiştir.
Davalı ... AŞ vekili, sürücünün kaza yerinden firar ettiğini, emniyete gelen başka birinin kazayı yaptığını söylediğini, emniyet görevlileri tarafından bu beyana itibar edilmediğini, kaza saatinden yaklaşık 5 saat sonrasında alınan alkol raporu bulunduğunu, bu gerekçelerle hasar bedelinin ödenmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen dava yönünden davacı-birleşen davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat, birleşen dava zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemlerine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin, "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca, Motorlu Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinde; Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış
olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Eldeki davada 09.05.2008 tarihinde dava konusu trafik kazasının meydana geldiği, trafik kazası tespit tutanağına göre, davacı ..."a ait... plakalı aracın sürücüsünün tespit edilemediği, tespit edilemeyen sürücünün doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kusurunu işlediği belirtilmektedir. Makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 20.06.2011 tarihli raporda ise; davacı tarafından sürücü olduğu belirtilen..."in sürücü olduğunun ispata muhtaç olduğu, bununla birlikte,..."in makul sürede alkol kontrolü yaptırmamasının haklı gerekçesi bulunmadığı, bilinmeyen sürücünün (davacı beyanına göre..."in) % 100
oranında kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer iki araç sürücüsünün herhangi bir kusurlarının bulunmadığı ve bu kişilere ait araçlardaki hasar bedellerinin tespitinin yapıldığı, mahkemece bu rapor ile kusur ve sorumluluk yönünden kök rapor ile aynı mahiyette olduğu anlaşılan ek raporun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır.
Sürücüsü tespit edilemeyen ve alkollü olup olmadığı hususu net olmayan dava konusu trafik kazası ile ilgili olarak az yukarıda yazılı açıklamalar ışığında inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi uygun bulunmamıştır.
Birleşen dava yönünden ise, birleşen davada davacı konumunda yer alan sigorta şirketinin davalıya ait aracın 5857335 poliçe numaralı ve 14.03.2008-14.03.2009 tarihleri arasında trafik sigortacısı olduğu, dava konusu kazada, dava dışı 3. kişilere ait araçların hasar bedellerini ödediği, davacı vekili tarafından kendilerine trafik sigortalı olan ... plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu, kaza mahallini terkettiği ve görgü tanıklarının alkollü olduğu yönünde beyanda bulundukları belirtilerek, asli kusurlu olan davalıdan 3. kişilere ödenen hasar bedellerinin tazminini talep edilmektedir.
Bu halde,... plakalı sürücünün kusurlu- alkollü olması ve firar etmesi nedeniyle rizikonun teminat dışında kaldığı iddia edildiği, salt olay yerinin terk edilmesi veya sürücünün olay yerinden firar etmesi rizikonun ve dolayısıyla hasarın teminat dışında kaldığının kabulü için yeterli olmadığı, yine birleşen davada kusur da dahil olmak üzere kanıtlanamayan bu hususların sigortalıya rücu sebebi de olmadığı, yine dosya kapsamı itibariyle... plakalı aracın sürücüsünün alkollü olduğu sabit olmadığı gibi kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğine dair bir delil bulunmadığı, bu halde asıl dava yönünden esasa girilip bir karar verilmesi gerekirken red kararı verilmesi, birleşen dava yönünden ise, rücuen tazminatı gerektirir yasal koşullar bulunmadığı gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesi uygun bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-birleşen davada davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek
halinde temyiz eden davacı-birleşen davada davalı ..."e geri verilmesine 22.1.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.