17. Hukuk Dairesi 2015/6566 E. , 2018/73 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın görev yönünden reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan ..."nda şoför olarak çalışmakta iken, ... adına tescilli ve ... tarafından temizlik işlerinde kullanılan araç ile 14.08.2011 tarihinde, aracın rotunun kırılması neticesinde karşı şeritten gelen araca çarptığını ve yaralandığını, ceza davasında beraat ettiğini, çeşitli ameliyatlar geçirip uzun süre tedavi edildiğini, geçici işgücü kaybına uğradığını, tedavileri devam ederken Milli Eğitim Müdürlüğü"ne temizlik personeli olarak gönderildiğini, araç kullanamayacak durumda olması nedeniyle çalışma alanında değişiklik olduğunu, aracın teknik yönden arızalı oluşunun, kazanın esas sebebini oluşturduğunu, rot kırılmasının çok sık rastlanan bir durum olmadığını, aracın periyodik bakımları yapılmadığında bu tür arızaların tespiti ve önlenmesinin mümkün olmadığını, aracın düzenli bakımı yapılmayarak kazaya davetiye çıkarıldığını, çöp toplama araçlarının günlük çalışma durumu sürekliliği dikkate alındığında bu araçların daha sıkı bir denetime ve bakıma tabi tutulması zorunlu olduğunu, her iki davalının da işleten sıfatına haiz olup, sorumlu bulunduklarını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile, 500,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 30.500,00 TL olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili, hizmet kusuruna dayanılan davada idari yargının görevli olduğunu, davacının kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, idari yargının görevli olduğunu, aracın kiralanması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını, taleplerin fahiş ve faiz başlangıç tarihinin kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın hizmet kusuruna dayanılarak açıldığı ve idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 106. maddesinde “Genel ve katma bütçeli kuruluşlara, il özel idareleri ve belediyelere ve kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı bu kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır” denilmektedir. Anılan Yasanın sekizinci kısmının “İşletenin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde yer alan 85-90. maddelerinde, motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel kişilerle, kamu tüzel kişilerinin ayrım yapılmadan aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmaları ön görülmüştür. Bu düzenleme itibariyle yasa, kamu idare ve kurumlarına ait ve bu arada kamu hizmetine tahsis edilen motorlu araçların verdikleri zararlardan dolayı, trafik olaylarından doğan zararların özelliği gözönünde tutularak, kamu idare ve kurumlarının özel kişilerle eşit şartlarda aynı esaslara göre sorumlu tutulması gerektiğini ifade etmiştir. Aynı şekilde anılan yasanın görev ve yetkiye ilişkin 11.01.2011 tarihinde değişikliğe uğrayan 110. maddesinde "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür" şeklinde ifade edilmiştir. Yasanın anılan bu hükümleri karşısında, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil, "işleten" sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabilecektir.
Bu durumda, dosya kapsamındaki araç tescil kayıtlarına göre, davalılardan ... adına tescilli ve ... tarafından kullanılan aracın karıştığı kazada meydana gelen zararlardan, davalıların sorumluluğu, hizmet kusuruna değil araç işletenin sorumluluğu ilkelerine dayanmakta olup, bu kuralları uygulamakla görevli olan yargı kolu da adli yargı olduğundan, mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilmeksizin istemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimi gerekçesi ile yargı yolu bakımından usulden red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.