11. Hukuk Dairesi 2016/12408 E. , 2018/2272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31/03/2011 tarih ve 2009/676-2011/175 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; Alman Köln Eyalet Mahkemesi tarafından verilen 25/09/2007 tarih ve 22 O 629/06 sayılı kararının kesinleştiğini ve tenfiz şartlarının oluştuğunu ileri sürerek, bu kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yabancı mahkeme tarafından müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini, bu nedenle kararın tenfiz edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının yabancı mahkeme karar aslı ile tercümesini sunduğu, ancak tercümede kesinleşme şerhinin bulunmaması üzerine kesinleşme şerhi bulunan tercümenin, yabancı mahkemedeki dava dilekçesi ve kararın davalılara tebliğine ilişkin belgeleri sunması için davacıya süre verildiği, son olarak bu belgeleri sunması için 30 günlük kesin süre verildiği, verilen kesin süre içinde ilgili belgelerin dosyaya sunulmadığı, tenfiz kararı verilmesi için kesinleşme şerhi bulunan tercümenin sunulması gerektiği ve ayrıca kararın kesinleşmesi için adli yardımlaşma yolu ile tebliğinin de şart olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, yabancı mahkeme kararının kesinleşme şerhi bulunan tercümesi ile yabancı mahkemedeki dava dilekçesi ve kararın davalılara adli yardımlaşma yoluyla tebliğine dair belgelerin verilen 30 günlük kesin süre içerisinde sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla, geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı,
davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara karar, her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler için gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı ve tarafları uyarmalıdır. Somut olayda, mahkemece, davacı vekiline, kesinleşme şerhi bulunan yabancı mahkeme kararının tercümesi ile kararın ve dava dilekçesinin tebliğine ilişkin belgeleri ibraz etmesi için 30 günlük kesin süre verilmişse de, davacı vekilinden talep edilen belgelerin sunulması zaman alacağı için verilen 30 günlük kesin süre makul değildir.
Ayrıca, yabancı mahkeme ilamının tenfizi için kesinleşme dava şartı olduğundan öncelikle kararın usulüne uygun kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, davacı vekiline karar tebliğine dair belgeleri veya karar tebligat bilgilerini sunmak üzere makul bir kesin süre verilmesi, davacı vekilince bu tebligat belgelerinin sunulması imkanı yoksa, davacının nezaretindeki bir belge olmadığı gözetilerek, mahkemece, resmi makamlardan araştırılması mümkün bulunan dava konusu kararın tebliğine ilişkin belgelerin Adalet Bakanlığı’ndan ya da uluslararası usul kuralları gereği tenfizi istenen kararı veren yabancı mahkemeden getirtilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.