Hukuk Genel Kurulu 2017/1653 E. , 2019/842 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.09.2013 tarihli ve 2012/446 E., 2013/453 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13.10.2014 tarihli ve 2013/18263 E., 2014/14982 K. sayılı kararı ile;
"...Davacı vekili, icra takibine konu edilen lehtarı ... görünen 590.000 TL bedelli bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, imza müvekkiline ait çıksa bile böyle bir bononun davalı tarafından hile ile ele geçirildiğini ileri sürerek sahtelik ve bedelsizlik nedeni ile davaya konu olan bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespitine, %40 tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., davacının kendisinden aldığı borç para nedeniyle dava konusu bonoyu bizzat yanında imzalayıp verdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, iddiaların yerinde olmadığını, müvekkilinin iyiniyetli hamil olduğunu belirterek davanın reddi ile %40 tazminatın tahsilini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller, benimsenen Adli Tıp Kurumu Raporuna göre bonodaki imzanın davacı eli ürünü olduğunun anlaşılmasına, hile iddiasının ispatlanamamasına göre davanın reddine, davalı yanın tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden davalı ... aleyhine Karaman Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/521 hz.sayılı iddianamesi ile 2014/230 Esas no ile Karaman Asliye Ceza Mahkemesine dolandırıcılık suçundan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece BK 53 (TBK.74) maddesi gereğince anılan ceza davasının sonucu beklenerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı vekili; icra takibine konu edilen lehtarı ... görünen 590.000,00TL bedelli bonodaki imzanın ve yazıların müvekkiline ait olmadığını, imza müvekkiline ait çıksa bile müvekkili tarafından lehdara verilmiş açık bir bononun bulunmadığını, böyle bir bononun davalı tarafından hile ile ele geçirildiğini, bu konuda icra mahkemelerinde imzaya itiraz yoluna başvurduklarını ve menfi tespit davası açtıklarını, Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/662 ve 2010/663 Esas sayılı dosyalarında görülen menfi tespit davalarında alınan yeminli beyan ile bedelsizlik ve sahtelik iddialarının da kanıtlandığını ileri sürerek davaya konu bonodan dolayı sahtelik ve bedelsizlik nedeni ile borçlu bulunulmadığının tespitine ve %40 tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...; yetkili mahkeme ve icra dairelerinin Konya Mahkemeleri ve İcra Daireleri olduğunu, davacının kendisinden aldığı borç para nedeniyle dava konusu bonoyu bizzat yanında imzalayıp verdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili; yetkili mahkeme ve icra dairelerinin Konya Mahkemeleri ve İcra Daireleri olduğunu, iddiaların yerinde olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli hamil olduğunu belirterek davanın reddi ile %40 tazminatın tahsilini istemiştir.
Mahkemece; alınan Adli Tıp Kurumu Raporuna göre bonodaki imzanın davacı eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, davacı vekili, davalı ..."nın Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/662 Esas sayılı dosyasında 21.06.2011 tarihinde eda ettiği yeminde, davacıya ait başka bir bononun bulunmadığı yönündeki ifadesinin takip dayanağı senedin bedelsiz olduğuna delalet ettiğini ileri sürmüş ise de, başka bir senet sebebiyle eda edilen yeminin konusunun ancak o senet olabileceği ve yine ancak o senet ile ilgili dermeyan edilen sözlerin değerlendirme konusu olabileceği, öte yandan yemin metninde, senet lehdarı ...’nın “elimde davacının başka senetleri de vardır, onları da icraya koydum” şeklinde bir anlatımının da bulunduğu, eldeki dosyanın dayanağı olan senedin vade tarihinin yeminin eda edildiği 21.06.2011 günlü oturumdan sonraki bir tarih ( 20.07.2011) olduğu, davalının yemini eda ettiği tarih itibariyle henüz vadesi gelmemiş senedi takibe koymasının da olanaksız olduğu, hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, davalı yanın tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; bozma ilamında sözü edilen Karaman C. Başsavcılığının 2013/521 Soruşturma, 2014/230 Esas ve 2014/99 İddianame numaralı iddianamesi ile açılan kamu davasının eldeki davanın konusu olan 16.03.2010 keşide, 20.02.2011 ödeme tarihli ve 590.000,00TL bedelli bono ile ilgili olmadığı, söz konusu iddianamenin konusunun yanlar arasında daha önceden düzenlenen dava dışı başka bonolara ilişkin uyuşmazlıklar olduğu, temyiz dilekçesi ekinde sunulan 2012/1999 Soruşturma 2012/2761 Esas, 2012/1167 İddianame numaralı iddianamenin de eldeki davanın konusu olan bono ile bir ilgisinin bulunmadığı, bu iddianameye dayalı olarak verilen mahkûmiyet kararının da başka hukuki ilişkilere ilişkin olduğu, davacı vekilinin bozmadan sonra dosyaya sunmuş olduğu dilekçede de, bozma ilamında gösterilen iddianame ve dava numarasının hatalı olduğunu bildirdiği ve dilekçede ceza mahkemesinde görülen davalardan söz edildiği, ancak o davaların hiçbirinin eldeki davaya konu olan kambiyo senedine ilişkin olmadığı, davalı vekilinin de bu yanılgıya işaret ederek direnme kararı verilmesi isteminde bulunduğu, bu nedenle öncelikli olarak, davacının imzasını inkâr ettiği bono altındaki imzanın kendisine ait olduğunun Adli Tıp Kurumunun 28.05.2013 günlü raporu ile belirlendiği, senedin hile ile alındığına dair somut herhangi bir kanıt ileri sürülemediği, yapılan tahkikat ile bu cihetten herhangi bir ispat vasıtasına ulaşılamadığı, davacının tutunmuş olduğu ve çözümü de yapılan ses kaydında bu senedin hile ile alındığına dair açıklayıcı herhangi bir söze rastlanmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı ... aleyhine Karaman Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/521 hz. sayılı iddianamesi ile 2014/230 Esas no ile Karaman Asliye Ceza Mahkemesine dolandırıcılık suçundan açılan davanın (ya da verilen dilekçelerde bahsi geçen Karaman 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/859 E. sayılı dosyanın) BK 53. (TBK.74) maddesi gereğince bekletici mesele yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın ilk hüküm gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Eş söyleyişle mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda Özel Daire bozma kararında ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesi ile davacı tarafın sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozma kararı verildiği, ilk karara ilişkin olarak verilen ek temyiz dilekçeleri ile direnme adı altında verilen kararının gerekçesinde bahsi geçen ses kayıt çözümlerine yer verildiği ve Özel Daire bozma kararında belirtilen ceza dosyasının esas numarasında maddi hataya düşüldüğü, söz konusu dosya ile diğer ceza davalarının eldeki dava ile ilgisinin olmadığı belirtilmiştir.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, 19. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtilen bozma nedeni esas alınmak suretiyle bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir olguya ve gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.07.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.