17. Hukuk Dairesi 2015/735 E. , 2018/39 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Asıl davada, davacı vekili; davalı ..."in işleteni ve ....."ın sürücüsü olduğu aracın, davacıya ait olup davalı ..."ın idaresinde bulunan araca çarpmasıyla oluşan kazada davacı aracının ağır hasar gördüğünü, tamir bedeli araç değerini geçeceğinden pert kabulünün uygun olduğunu, davalıların zarardan sorumlu olduklarını belirterek araç hurda bedelinin düşülmesiyle belirlenen 38.000,00 TL"nin, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Birleştirilen davada, davacı vekili; asıl davaya konu kazaya karışan karşı aracın trafik sigortacısı olan davalının da zarardan sorumlu olduğunu belirterek 38.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, kazada davalının kusuru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davaya konu kazaya karışan aracını 2011 yılında galericiye sattığını ve bu galericinin de aracı başkasına sattığını, aracını haricen sattığı için zarardan sorumluluğu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davaya konu kazada davalının kusuru bulunmadığını, meçhul aracın davalının idaresindeki araca çarpması ile hakimiyetini kaybeden davalının kaza yaptığını, kazada kusuru olmayan davalının oluşan zarardan sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davaya konu kazanın, plakası tespit edilemeyen aracın davacı idareye ait araca çarpmasıyla gerçekleştiği, kazanın oluşumunda davalı karşı araç sürücüsü ile davacı idareye ait araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; asıl ve birleşen davaların bağımsızlıklarını korumaya devam ettiği ve her bir davanın yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde, birleşen davanın davalısı lehine vekalet ücretine hükmolunmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle, araç hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davaya konu kazaya ilişkin olarak düzenlenen kaza tespit tutanağı ile, kazaya karışan karşı araç sürücüsünün asli ve davacıya ait araç sürücüsünün tali kusurlu olduğunun saptandığı gerekçesiyle davalılara husumet yöneltmiştir. Mahkeme tarafından, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi bakımından iki ayrı rapor alınmış ve alınan bu raporlardaki değerlendirmelerin bir kısmına itibar edilmiş; kaza tespit tutanağının gerçeği yansıtmadığı ve kazaya dava dışı meçhul aracın sebep olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, bilirkişi raporları ile kazanın oluş biçimi saptandığı için de kaza tespit tutanağını düzenleyen tutanak mümzilerinin dinlenilmesine gerek görülmediği belirtilerek, karşı araç sürücüsü ile davacıya ait araç sürücüsünün kazada kusuru olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme tarafından, kaza tespit tutanağının doğru olmadığı kabul edilmiş ise de; bu tutanak, resmi kolluk görevlileri tarafından düzenlenen, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belgedir. Tutanağın aksinin ispatı her zaman
mümkün olmakla birlikte, tutanak içeriğinde yanlış tespitler bulunduğunun düşünüldüğü durumlarda, tutanak mümzilerinin dinlenilmesinde büyük fayda olduğu da izahtan uzaktır. Bu itibarla, tutanak mümzileri dinlenilmeden, tutanak içeriğinin doğru olmadığının kabulü yerinde olmamıştır. Ayrıca, davaya konu kazaya ilişkin olarak mahkeme tarafından alınan makine mühendisi bilirkişinin 05.04.2013 tarihli raporunda, davacıya ait araç sürücüsü kazada tam kusurlu kabul edilip karşı araç sürücüsü ile kazaya karıştığı savunulan meçhul araç sürücüsünün kusursuz olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Yine, mahkeme tarafından alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi"nin 17.07.2014 tarihli raporunda ise, ihtimalli olarak kusur tespiti yapılmış, kazanın oluş biçiminin belirlenmesi bakımından yeterli irdeleme yapılmamıştır. Kusur tespiti bakımından alınan raporların kaza tespit tutanağı ile ve kendi aralarında çelişkili olduğu açık olup çelişki giderilmeden karar verilmesi ise eksik inceleme mahiyetindedir.
Bu durumda mahkemece, kazadaki taraf kusurları ile kazanın oluş biçiminin belirlenmesi bakımından, öncelikle kaza tespit tutanağı mümzilerinin dinlenilmesi; daha sonra, İTÜ veye Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyeti gibi kurum ve kuruluşlardan seçilecek bilirkişi heyetinden, kaza tespit tutanağının, ceza soruşturmasında alınan raporlar ile mahkemenin aldığı iki ayrı raporun ve ceza soruşturma dosyasının bütün olarak ele alınması suretiyle, raporlar arasındaki çelişkileri gideren, kazanın oluş biçimini net şekilde saptayan, ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.