
Esas No: 2016/27604
Karar No: 2020/1124
Karar Tarihi: 23.01.2020
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/27604 Esas 2020/1124 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde 2009 yılının Ekim ayında depo sorumlusu olarak işe başladığını, işverenin depodaki malların zarar gördüğü gerekçesiyle müvekkilinin ücretinden kesinti yaptığını, müvekkilinin işverenden ücretinden kesinti yapılmamasını ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmesini istediğini, ancak bu talepleri reddedilince iş sözleşmesinin müvekkili tarafından 2010 yılının Eylül ayında haklı nedenle feshedildiğini, müvekkilinin 2011 yılının Nisan ayında davalı işyerinde tekrar işe başladığını 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 prim ödeme gün sayısını doldurduğu için 2012 yılı Ağustos ayında iş sözleşmesini sonlandırdığını öne sürerek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının her iki dönem çalışmasının da istifa ile son bulduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının davalı işveren bünyesinde 01.10.2009–30.09.2010 tarihleri arasında 1 yıl, 10.04.2011-05/08/2012 tarihleri arasında 1 yıl 3 ay 25 gün olmak üzere toplam 1 yıl 3 ay 25 gün çalıştığı, ilk dönem çalışmanın işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı olarak işçi tarafından sonlandırıldığı, bu nedenle davacının ilk dönem için kıdem tazminatına hak kazandığı, davacının ikinci dönem çalışmasının ise emeklilik nedeniyle son bulduğu diğer yandan işçinin bu dönem için de ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacının 10.04.2011-05.08.2012 tarihleri arasındaki geçen ikinci dönem çalışması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı ve buna göre ilk dönem için kıdem tazminatının hesaplanmasına esas ücret seviyesi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde ikinci dönem çalışmasının emeklilik nedeniyle son bulduğunu iddia etmiş ise de; dosya içerisinde bulunan içeriğine ve imzaya karşı herhangi bir itiraz bulunmayan 25.07.2012 tarihli el yazılı istifa dilekçesinde “özel nedenler ile” istifa ettiğini açıklamıştır. Gerçekten, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davacı yanın sadece ilk dönem istifa dilekçesine itiraz ettiği ancak el yazılı bu dilekçeye karşı bir itirazda bulunmadığı görülmektedir. Şu halde, fesih bildirimi ile bağlılık ilkesi nedeniyle istifa dilekçesinin baskı ile alındığı ortaya konmadığı müddetçe davacı bu dilekçede ileri sürdüğü fesih nedenleri ile bağlıdır. Dosya içeriğine göre, bu dilekçenin baskı ile alındığının iddia ve ispatı bulunmamaktadır. Dairemizin yerleşik hale gelen içtihatlarına göre “ özel nedenler” e dayanılarak istifa halinde daha sonradan haklı bir fesih nedeninin ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi “özel nedenler ile”istifa da haklı bir fesih nedeni kabul edilmemektedir. Davacı tarafından fesih tarihinde emeklilik koşullarının oluşup oluşmadığının tespitine yönelik SGK’ya başvuruda bulunulduğunu yada SGK’dan bu yönde bir yazı alındığını gösteren bir belge sunulmadığı ve davacının fesihten çok kısa bir süre sonra bir başka işyerinde çalışmaya başladığı da dikkate alındığında, davacının emeklilik koşullarının oluşması nedeniyle istifa ettiğini ispatlayamadığı, özel nedenlerle istifa ettiği, bu nedenle ikinci dönem bakımından kıdem tazminatına hak kazanamayacağı kanısına varıldığından; ikinci dönem bakımından kıdem tazminatı talebinin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Şu halde davacının ilk dönem çalışması için yapılan kıdem tazminatı hesabının da ilk dönemin son bulduğu tarihteki ücret seviyesine göre yapılması gerekmektedir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla çalışmanın hesap yöntemi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanık anlatımlarından hareketle davacının haftanın 6 günü 08.00-18.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile çalışarak haftada 9 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ne var ki; davacı tanıklarının beyanlarından işverene karşı açmış oldukları davalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı tanığının beyanından ise davacının haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile çalışarak haftada 3 saat fazla çalışma yaptığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, dava dilekçesi incelendiğinde davacının da haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arasında çalıştığını iddia ettiği görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.Şu halde; davacının mesaisinin saat 17.00 de bittiği buna göre haftada 3 saat fazla çalışma yaptığının kabulü yerine mesainin saat 18.00 de bittiği buna göre haftada 9 saat fazla çalışma yaptığının kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 23.01.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.