Taraflar arasında görülen eşya alacağı davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların 27.02.2009 tarihinde evlendikten sonra yurt dışına gittiklerini, 08.11.2011 tarihinde Almanya ..........Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ile boşandıklarını, davacıya ait ev eşyalarının davalıya ait evde kaldığını iddia ederek, eşyaların aynen iadesini, olmazsa bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; tarafların evlendikleri ya da boşandıklarına ilişkin herhangi bir belgenin dosyada olmadığını, davacının talep ettiği eşyaların hepsini davalının kendi parası ile satın aldığı, davacının çeyiz olarak getirmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, mahkemenin 2012/9 D. İş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda 56 parça halinde gösterilen ev eşyalarının davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde eşyaların bedeli olan 9.497,00 TL"nin 15/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda mahkemece; tarafların halen evli oldukları, davanın ev eşyalarının iadesi davası olduğu kabul edilerek, davaya aile mahkemesi sıfatı ile bakılarak hüküm kurulmuştur. Oysa, dosya arasında bulunan davacıya ait nüfus kaydına bakıldığında; bekar olduğu, 18.11.2004 tarihinde Türk vatandaşlığını kaybettiği, yine dava dilekçesine ekli ........ Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen vekaletname suretine bakıldığında davacının nüfus kaydında bekar olduğunun yazılı olduğu görülmektedir. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler Aile Mahkemesinde görülür. Mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekmektedir. Somut olayda taraflar arasında evlilik birliğinin kurulup kurulmadığı, kuruldu ise Türk Mahkemeleri tarafından tanınmış bir boşanma kararı olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bunun yanında, Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini belirlemek hakimin görevidir. (HMK. 31.m; HUMK.nun 76.m) O halde mahkemece öncelikle yapılacak iş; taraflar arasında evlilik birliğinin kurulup kurulmadığı usulüne göre araştırılıp, buna göre davanın nitelendirilmesi doğrultusunda, yargılama yapmaya görevli mahkemeyi belirlemek, ardından işin esasına girilerek varılacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.