14. Hukuk Dairesi 2015/17818 E. , 2017/324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 28/11/2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17/03/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacı, dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... sokak 5602 ada, 71 parsel sayılı taşınmazda 73/150 hisseyle malik olduğunu, davalı tarafından 77/150 hissenin 24.07.2013 tarihinde 400.000,00 TL bedelle satın aldığını, satışın ...17. Noterliğinin 28.08.2013 tarih ve 11120 yevmiye numaralı ihtarı ile bildirildiğini belirterek, davalıya satılan hissenin iptaliyle tapudaki bedel üzerinden adına tescilini talep etmiştir.
Davalılardan ... vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde, davacıya ihtarnamenin 02.09.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkilinin payı üzerinde farklı bağımsız bölümlerden oluşan bir bina ile davacının payı üzerinde kendisine ait başka bir binanın bulunduğunu ve fiili taksim olduğunu, davacının bu nedenlerle kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında çekişme bulunmayan 400.000,00 TL hisse bedeli ile ve tapudaki harç ile masrafların depo ettirilmesini bedel depo edilmezse davanın reddedilmesini, davalının dava konusu taşınmazda tadilat yaptığını, bu nedenle değer artışının belirlenerek bunların da davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın dava şartı yokluğundan HMK"nın 115/2. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
a) “Sürelerin belirlenmesi” kenar başlıklı 90. maddesinde; “(1) Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez.
(2) Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.”,
b) “Kesin süre” kenar başlıklı 94. maddesinde; “(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.
(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir.
Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.
(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.”, hükümlerine yer verilmiştir.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine kanun izin vermemektedir. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1- Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2- Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3- Yapılacak iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4- Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olayda; mahkemece keşif yapılması kararı ve 6100 sayılı HMK’nun 324. maddesi hükmüne göre keşif giderlerinin yatırılması için 94.
madde uyarınca ilgili tarafa kesin süre verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, somut olayda HMK 120 maddesi gereğince gider avansı değil, HMK 324. maddesi uyarınca masraf yatırılması söz konusudur.
Yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca; keşif için kesin süre verildiğinde de ara kararında yapılması gereken işlerin neler olduğunun tam bir açıklıkla belirtilmesi, sürenin yeterli ve elverişli olması, keşif giderlerinin (hakim ve mahkeme personelinin yol tazminatını, taşıt giderlerini, tanık ve bilirkişi ücretlerini ve bunlara çıkarılacak davetiye giderlerini kapsayacak biçimde) ayrıntılı olarak belirlenmesi ve kesin sürenin sonuçlarının açıklanması gereklidir.
Mahkemenin kesin süreye ilişkin 27/01/2015 tarihli ara kararında, yatırılması gereken bilirkişi ücretleri ve keşif giderleri toplam olarak açıkça belirtilmediğinden, usulüne uygun olarak verilmiş bir kesin süreye ilişkin ara kararının varlığından ve bunun gereğinin yerine getirilmediğinden bahsedilemeyeceği için bu nedenle davanın reddi doğru görülmemiştir.
Mahkemece, davacı tarafa usulüne uygun şekilde süre verilerek keşif avansının yatırılması halinde yargılamaya devam edilmesi ve işin esasına yönelik karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.