Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4946
Karar No: 2019/10200
Karar Tarihi: 24.12.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/4946 Esas 2019/10200 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2019/4946 E.  ,  2019/10200 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Söğüt Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine dair karar verilmiştir.
    Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin sigorta başlangıç tarihinin vergi mükellefiyet başladığı tarih olan 26.05.1989 tarihinden, bunun mümkün olmaması halinde ise 01.10.1991 tarihinden itibaren başlatılması gerektiğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bu nev’iden taleplerde sigortalı, davasını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde İş Mahkemesine başvurarak alacağı ilam ile ispatlaması gerektiğini, bu süre hak düşürücü süre olup davacının talebi dikkate alındığında, talebin kanunun öngördüğü yasal süre içinde yapılmadığı dolayısıyla hak düşürücü sürenin dolduğunun anlaşılacağını, öncelikle davanın bu yönüyle reddi gerektiğini, müvekkili kurumun, ... kimlik numaralı 4/b sigortalısı olan davacının tescili, 619 sayılı KHK’nın Geçici 1. maddesinin, 04.10.2000 tarihine kadar Kurum kayıt ve tescillerini yaptırmayanları tescili KHK’nın yürürlük tarihinde başlar hükmü uyarınca 04.10.2000 tarihinde yapılmadığını, müvekkili kurum tarafından davacıyla ilgili olarak yürürlükte mevzuata uygun işlem tesis edilmiş olup huzurdaki davanın reddi gerektiğini, savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; 26/05/1989 tarihinde vergi kaydı ve 28/12/1986 tarihinde de oda kaydı bulunan, 14/09/2001 tarihinde ilk prim ödemesi yapan davacının, dosya kapsamından kuruma 05/10/2001 tarihli başvuru üzerine, 04/10/2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapıldığı, bu durumda davacının ilk prim ödemesi ve tescil kaydı 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihinden çok önce yapıldığından artık hakkında Geçici 18. maddenin uygulanmasının imkanı bulunmadığından davalı kurumun 04/10/2000 tarihine sigortalılığın başlatılmasına yönelik işlemin usul ve yasalara aykırı olduğu, davacının sigorta başlangıç tarihinin 26/05/1989 olarak tespit ve tescil talebinin kanuni hükümlere göre yerinde olduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile, davacı ..."ın sigorta başlangıç tarihinin 26/05/1989 tarihi olarak tespiti ve tesciline karar verilmiştir.
    İSTİNAF SEBEPLERİ
    Davalı SGK vekili; 1479 sayılı Kanun"a 2654 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 13. madde, 619 sayılı KHK, 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. madde ve 5510 sayılı Yasa"nın 8. maddesi gereğince davacının süresinde tescil başvurusu, prim ödemesi ve borçlanma talebi olmadığından Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini talep edemeyeceğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
    Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin 21/06/2019 günlü ilamı ile; Dosyadaki bilgi ve belgelerin tetkikinde; Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 26.05.1989 tarihinde vergi kaydı ve 28.12.1986 tarihinde de oda kaydı bulunduğu kuruma 05.10.2001 tarihli başvurusu olduğu ve 04.09.2001 tarihinde ilk prim ödemesinin yapıldığı dosya kapsamından kuruma 05.10.2001 tarihli başvurusu üzerine, 04.10.2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Davacı hakkında Bağ-Kur giriş bildirgesinin verildiği 05.10.2001 tarihinde 619 sayılı KHK ile 4956 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Kanun"un Geçici 18.maddesi hükmünün yürürlükte olmadığı, davacının anılan tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre vergide kayıtlı olduğu süreler yönünden Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği, mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmiştir.
    V-TEMYİZ NEDENLERİ:
    Davalı Kurum avukatı tarafından, davacı hakkında yapılan işlemlerin yerinde olduğu ve sigortalı olmaması gerektiği gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
    Uyuşmazlık, somut olay bakımından 1479 sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamında 26.05.1989 veya 01.10.1991 tarihinin davacı için sigorta başlangıcı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle hukuki yarar ve sigortalılık başlangıcı kavramlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öğreti ve yargısal kararları uygulaması aynen benimsenerek, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114"üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
    Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
    Tespit davaları, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup, konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup, istemin kabule şayan olabilmesi için bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
    Uyuşmazlıktaki tespit istemi 1479 sayılı Kanun kapsamında sigorta başlangıcı kavramına dayalı olup, istemde hukuki yarar bulunup bulunmadığının açığa kavuşturulması yönünde bu konuya kısaca değinilmesi yerinde olacaktır.
    Sigortalılık başlangıç tarihi, talep eden açısından Kanun kapsamında sigortalı sayılmasını gerektirecek biçimde ilk defa çalışmaya başladığı tarih olmakla birlikte, sigortalı açısından önemi "sigortalılık süresi" yönünden taşıdığı değerdir.
    Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası bir (1) günlük çalışmanın tespiti niteliğinde olduğundan hizmet tespiti davasının bir türüdür. Bu dava türleri hizmet tespiti davaları gibi kamu düzenine ilişkindir.
    01.03.1965 tarihinde yürürlüğe giren 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Kanun"unda uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi 108 inci maddede “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
    Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun"da uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi 38"inci maddede “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun Geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
    Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir.
    Aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan sigortalılık süreleri, sigortalılığın başlangıç tarihi ile sigortalının aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu, aylık bağlanması için istekte bulunmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasında geçen süredir. 4"üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar bakımından sigortalılık süresi; sigortalılığın başlangıç tarihi ile 48"inci maddeye göre yetkili makamdan emekliye sevk onayının alınarak görevi ile ilişiğinin kesildiği ayın son günü arasında geçen süredir.
    Vazife malûllüğü aylığı almakta iken, çalışmaya başlamaları nedeniyle haklarında uzun vadeli sigorta hükümleri uygulananlar için malûllük, yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında esas alınacak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve prime esas kazancın hesaplanmasında, vazife malûllüğü aylığı bağlandığı tarihten önceki süreler dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    506 sayılı Kanun"un 108"inci maddesi ve 5510 sayılı Kanun"un 38"inci maddesi değerlendirildiğinde sigorta başlangıcının yaşlılık aylığından yararlanma şartları arasında olan “sigortalılık süresini” doğrudan etkilediği görülmektedir. Ne var ki 02.09.1971 tarihli 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigorta başlangıcının talep eden açısından hukuki sonucu olarak “sigortalılık süresini” belirlemesi yönünden etkisi bulunmamaktadır. Çünkü her iki kanun kapsamında da yaşlılık aylığına hak kazanmak için sigortalılık süresi değil primi ödenmiş günler asıldır.
    Somut olay bakımından davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında talep ettiği 1 günlük hizmet tespitinin yaşlılık aylığı bağlanırken herhangi bir katkısı olmayacağından hukuki yararı bulunmamaktadır (HGK 31.05.2017 t. 2015/21-840 E, 2017/1042 K.).
    Eldeki davada ise, Mahkemece; hukuki yarara ilişkin yukarıda yapılan açıklamalar gereğince 1479 sayılı Kanun"a dayalı sigortalılık tespit davalarında; sigorta başlangıcının belirlenmesinde hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Hâkimin davayı aydınlatma ödevi" başlıklı 31"inci maddesi ile "Tarafların Dinlenilmesi" başlıklı 144"üncü maddesi kapsamında, davacı tarafa talebinin hangi tarihler arasındaki sürelere ilişkin olduğu açıklattırılarak, uyuşmazlık konusu kesin olarak belirlendikten sonra, yargılama yapılarak, elde edilecek sonuca ve davacının talebine uygun şekilde, infaza elverişli bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 24.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi