14. Hukuk Dairesi 2016/10611 E. , 2017/320 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.01.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat, birleştirilen davada 11.02.2014 tarihinde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tahliye istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 23.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı- davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 17.01.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı- birleştirilen dosya davacısı Av. ... ile karşı taraftan davacı- birleştirilen dosya davalısı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, davalı adına kayıtlı olan 325 ada 18 parsel sayılı taşınmazda bulunan 15 numaralı bağımsız bölümü kendisinin aldığını, tapunun davalı adına düzenlendiğini, ancak istemine rağmen davalının tapuyu devretmekten kaçtığını belirterek, iptali ile adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde de taşınmazın değerinin tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu bağımsız bölümün kendisinin aldığını belirterek davanın reddini savunmuş birleştirilen dava ile de elatmanın önlenmesi ve tahliye talep etmiştir.
Mahkemece asıl davanın kabulüne birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı- birleştirilen dosya davacı vekili temyiz etmiştir.
TBK"nın 97. maddesinde "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir." hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda; dava konusu 15 numaralı bağımsız bölüm davalı-birleştirilen dosya davacısı adına tapuda kayıtlı olup taşınmazın satın alınması nedeniyle çekilen kredi borclusu olarak davalı-birleştirilen dava davacısı görünmektedir. Davalı-birleştirilen dava davacısı, aşamalardaki beyanlarında kredi borcunun halen kendisi tarafından ödendiğini beyan etmektedir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş kredinin çekildiği bankadan davalı-birleştirilen dava davacısı ... tarafından yapılan ödemeler sorularak hesaplanmalıdır. Davacı, davalı-birleştirilen dava davacısı tarafından ödendiği ispatlanan bedeli ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeden davalıdan taşınmazın mülkiyetinin naklini isteyemez. Bu nedenle, eğer davalı- birleşen dava davacısının iddia ettiği gibi kendisi tarafından ödenen kredi bedeli varsa TBK"nın 97. maddesi uyarınca birlikte ifa kuralı gereği davacıya bu bedeli depo edip etmeyeceği sorulmalı, depo etmesi halinde şimdiki gibi asıl davanın kabulüne, aksi halde davacı- birleştirilen dosya davalısının edimini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı-birleştirilen dosya davacısına verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.01.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir
Birleşen dava bu taşınmaza elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hüküm, birleşen davada davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacı; ... İli, ...Mahallesi, 325 Ada, 18 Parselde bulunan 15 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını banka kredisi ile ödediğini,bankanın yeterli kredi açmaması nedeniyle kredinin
işvereni olan davalı adına çekildiğini, bu nedenle taşınmazın tapusunun da davalı adına olduğunu, banka kredisi ödemelerinin kendisi tarafından yapıldığını, taşınmazda iyileştirmeler yaptığını, evde kendisinin oturduğunu, davacının tapuyu devirden kaçındığını, iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı, taşınmazın kendisi tarafından satın alındığını, banka kredisinin de adına olduğunu, ödemelerin kendisi tarafından yapıldığını, bir kısım ödemelerin ise yanında çalışan görevliler tarafından yapıldığını, davacı tarafından yapılan bir kısım ödemelerin davacının mağaza müdürü olması nedeni ile olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı, taşınmazı kullanan davalı ile aralarında kira sözleşmesi bulunmadığını el atmasının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere malvarlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak amaç gerçekleştiğinde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 202 maddesi uyarınca inanç sözleşmesi her türlü delille ispat edilebilir.
Davacı tarafından, davalı ile arasında olduğunu söylediği inanç sözleşmesine dair diğer tarafın imzasını içeren herhangi bir yazılı delil ibraz edememiştir. Dosyaya sunulan bir kısım ödeme belgeleri inanç sözleşmesine atıf yapmadğından yazılı delil başlangıcı kabul edilemez. Bağımsız bölümün iyileştirilmesi amacıyla yapılan ödemelerin davacı tarafından yapılmış olması da inanç ilişkisini kanıtlamaya tek başına yeterli değildir. Ancak davacı, yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, davalı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre tapu iptal ve tescil talebi ile birleşen davada el atmanın önlenmesi talebi hakkında bir karar verilmelidir.
Bu nedenle sayın çoğunluğun bozma kararının gerekçesine katılamamaktayım.