21. Hukuk Dairesi 2015/6225 E. , 2016/201 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27/10/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacılar vekili Avukat geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dilendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tespit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 01.11.2007 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece trafik iş kazasının sürücü hatasından kaynaklandığı ve trafik iş kazasının aracın sürücüsü olan davacılar murisinin %100 oranındaki kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olayla ilgili olarak birden çok kusur incelemesi bulunmakla birlikte 18.06.2010 günlü ilk bilirkişi raporunda zararlandırıcı olay nedeniyle işverenin %30 kazalının ise %70 oranında kusurlu bulunduğu belirtildiği, bu rapora karşı davacı tarafın itirazda bulunduğu, 22.06.2010 celsede raporu tebliğ alan davalı vekilinin ise aynı celsede mahkeme huzurundaki beyanı ile “kusur bilirkişi raporuna diyeceğinin olmadığını ve dosyanın hesaba gönderilmesini istediğini” beyan ettiği, davacı tarafın itirazı üzerine duruşma zaptının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın itirazı ile yapılan incelemeler sonunda, çelişki giderici rapor olarak en son düzenlenen 24.04.2014 günlü kusur bilirkişi raporunun birinci bölümünde ki olayın teknik arıza değil tamamen sürücü hatasından kaynaklandığı ve %100 oranında sürücünün kusurlu bulunduğuna, teknik arızanın söz konusu olmadığına ilişkin değerlendirme hükme esas alınmıştır. Zararlandırıcı olayın sürücü hatası sonucu meydana geldiğine ilişkin mahkemenin kabulü isabetli ise de “çekici araç kullanımı konusunda eğitim vermediği, SRC belgesi sunulmadığı gibi işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin eğitim verilmediğinden bahisle” işverene %30 oranında kusur veren 18.06.2010 günlü kusur raporuna davalı vekilince itiraz edilmemiştir. Uyuşmazlık tazminatın belirlenmesinde davalının itiraz etmediği 18.06.2010 günlü rapordaki kusur dağılımının mı yoksa davacı itirazları sonunda düzenlenen ve kazalının %100 oranında kusurlu bulunduğuna ilişkin değerlendirmenin mi esas alınması gerektiği, giderek davacı yönünden usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.)
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda, işverenin %30 oranında kusurlu bulunduğuna ilişkin kusur bilirkişi raporuna davalı vekili itiraz etmemiş ve böylece itiraz etmediği kusur oranı davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Hal böyle olunca davacı itirazı üzerine yapılan inceleme sonunda, davacı murisinin %100 oranında kusurlu bulunduğuna ilişkin değerlendirmenin maddi ve manevi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmesi davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, Davacılar yararına takdir edilen 1.100.00.TL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.