Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/4732
Karar No: 2016/174
Karar Tarihi: 19.01.2016

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/4732 Esas 2016/174 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2015/4732 E.  ,  2016/174 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Davacı- K. Davalı, kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanmasına, ödenmeyen aylıkların tahsiline, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine,
    Davalı- Karşı Davacı, yersiz olarak yapılan ödemelerin iadesine, karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine karar vermiştir.
    Hükmün davalı-k-davacı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

    K A R A R

    Dava; davacı/karşı davalının aldığı ölüm aylığını iptal ederek borç çıkaran Kurum işleminin iptali, davacı/karşı davalının kesilen aylığının yeniden bağlanması gerektiği ve davacı/karşı davalının Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Karşı dava; davalı/karşı davacı Kurum tarafından davacı/karşı davalıya yersiz ödenen ölüm aylıklarının iadesine ilişkin yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı/karşı davalının yaşlılık aylığı alan babasının 29.04.2002 tarihinde, annesinin ise 07.08.1986 tarihinde öldüğü, davacı/karşı davalının 18.03.2003 tarihinde boşandığı, kontrol memuru tarafından düzenlenen 10.01.2012 tarih, AD 2012/007 sayılı raporda; "davacı/karşı davalı ile eski eşinin birlikte yaşadığının” belirtildiği, bu idari soruşturma esnasında, beyanda bulunan davacı/karşı davalının, “Eşi ile şiddetli geçimsizlikten dolayı ayrıldığını, tarafına nafaka bağlandığını, eski eşinin haftada 3-4 defa çocuklarını görmeye geldiğini, oturduğu evin faturalarının eski eşi tarafından ödendiğini” beyan ettiği, davacı/karşı davalının ... adresinde yapılan çevresel araştırma sonucu düzenlenen 16.11.2011 tarihli tutanakta, “... adresinde oturan ..., 8 numarada oturan ..., 6 numarada oturan ... ‘ün beyanlarına göre davacı/karşı davalı ile eşinin 3 çocuğu ile birlikte yaşadığının” belirtildiği, bu tutanağın sadece kontrol memurları tarafından imzaladığı, ... adresinde yapılan araştırmalar sonucu düzenlenen 02.10.2013 ve 09.01.2014 tarihli kolluk tutanaklarda, “davacı/karşı davalının ve eşinin adreste tanınmadığının” belirtildiği, aynı adreste tutulan 16.06.2014 tarihli kolluk tutanağında ise; “bu adreste davacı/karşı davalı ve iki çocuğunun oturduğu, boşandığı eşinin Ümraniye de oturduğunun 21.10.2008 – 20.04.2012 tarihleri arasında ayrı adreste ikamet ettiklerinin çevreden ve komşulardan yapılan araştırmadan ve şahısların beyanlarından anlaşıldığının” belirtildiği, ancak kimlerle görüşüldüğünün belirtilmediği, davacı/karşı davalının ve boşandığı eşinin mernis adreslerinin 2007 yılından sonra farklı adresler olduğu, yargılama sırasında dinlenen davacı/karşı davalı tanıklarının “davacı/karşı davalı ile eşinin boşandığı dönemde ayrı yaşadıklarını” beyan ettikleri görülmüştür.
    Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
    Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
    Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgâh senetleri elde edilmeli, ilgili ... Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili ... Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı ... Müdürlüğü/... Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    Somut olayda; kontrol memurlarının tutanağında adı geçen kişiler hazır edilerek ifadeleri alınmadığı gibi, muhtar ve azalar ile davacı/karşı davalı ile aynı apartmanda oturan kişilerin resen hazır edilerek ifadelerinin alınmadığı, buna göre eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği görülmüştür.
    Yapılacak iş; davacı/karşı davalı ile boşandığı eşinin mernis adreslerinde ayrıntılı araştırma yapmak, bu kapsamda adreslerinin bulunduğu yer muhtar ve azalarını hazır ederek ifadelerini almak, yine oturdukları apartmanlardaki görevliler ve komşuları arasında tespit edilenleri dinlemek, idari soruşturma aşamasında tutulan 16.11.2011 tarihli tutanakta adı geçen kişileri hazır ederek tanık olarak ifadelerini almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı/karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi