3. Hukuk Dairesi 2016/20355 E. , 2018/6970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; iş yerinde kurulu 3572591 nolu tesisat ile davalı şirketin abonesi olduğunu ve 78252405 nolu sayaç ile elektrik kullandığını, davalı şirket çalışanlarının, kendisinin iş yerinde olmadığı 24.02.2014 tarihinde sayacını değiştirdiklerini, kısa süre sonra 26.846,98 TL kaçak elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini, sayaçta hiçbir oynama yapmadığını, sayacın eksik ölçüm yaptığını da bilmediğini, tahakkuk ettirilen faturalara itiraz ettiğini, davalı şirketin ise itirazları reddettiğini; elektrik enerjisinin kesilmemesi için anılan borçlarla alakalı olarak davalı şirketle protokol imzalayıp borcu yapılandırdığını beyan ederek borçlu olmadığının tespitine, yapılmış olan protokol gereğince ödeme yapılması halinde ödenen rakamların istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; şirket çalışanlarınca anılan mahalde 24.02.2014 tarihinde yapılan kontrolde eksik tüketim olduğu tespit edilerek sayaç değiştirme tutanağının tanzim edildiğini ve sayacın laboratuvar muayenesine sevk edildiğini, davacının kullanımında olan sayacın normal kayıt yapmadığının laboratuvar incelemesiyle ortaya çıktığını ve kaçak işlemi yapılmasının uygun görülmesi üzerine EPMHY 13.maddesine göre işlem yapıldığını, davacının kaçak elektrik kullandığını, daha sonra protokol imzalayıp borcu yapılandırdığını, böylece borcu zımnen kabul ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının abone olduğu iş yerinde kurulu sayaca müdahale edildiğinin laboratuvar incelemesi ile tespit edildiği, yasal mevzuata göre kullanılan kaçak elektrik bedelinin 19.993,25 TL olduğu, davacının ise protokol gereğince 29.197,25 TL ödediği, davalıya 9.204,00 TL borçlu olmadığı anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı tarafa 9.204,00 TL borçlu olmadığının tespitine, ödenen bu miktarın 61,26 TL"sinin 17.11.2014 tarihinden, 3.001,85 TL’sinin 16.12.2014 tarihinden, 3.047,57 TL"sinin 16.01.2015 tarihinden ve 3.093,32 TL"sinin 16.02.2015 ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-)Dava, kaçak elektrik tahakkukuna yönelik olarak açılan menfi tespit davası niteliğindedir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 14.07.2014 tarihinde açılmıştır.
TTK"nun 4.maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında "her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda..."sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 12.maddesinde "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir" hükmünü içermektedir.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, "6102 sayılı Kanun"un 5.maddesinin başlığı" 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler" şeklinde, 1.fıkrasında yer alan "davalara" ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki "çekişmesiz yargı işlerine" şeklinde 3.ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır" şeklinde düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK 16/1.maddesinde: "Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar" ve TTK"nun 19.maddesinde "Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır" hükmü bulunmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde davacının abone grubu ticarethane olarak belirtilmekle birlikte, gerçek kişi olan davacının TTK hükümlerine göre tacir sıfatına haiz olup olmadığının araştırılarak, tacir olması halinde uyuşmazlığın çözümünün yukarıdaki yasa hükümleri de gözetildiğinde Asliye Ticaret Mahkemesi"nin görevi içinde olduğu, tacir sıfatını haiz olmadığında ise uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun kapsamında kalmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davanın görülmesi gerekir.
O halde mahkemece, davanın taraflarının tacir olup olmamasına göre uyuşmazlıkta Asliye Ticaret Mahkemesi"nin görevli olması halinde görevsizlik kararı verilmesi, değilse Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması gözetilerek davaya devam edilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek gerekli araştırma yapılmadan hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-)Bozma kapsamına göre davalının sair temyiz itirazları bu aşamada incelenmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.