
Esas No: 2016/683
Karar No: 2016/2508
Karar Tarihi: 20.04.2016
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/683 Esas 2016/2508 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arsa sahibi arasında 18.05.2007 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme kapsamında davacıya 5 adet dairenin verilmesinin kararlaştırıldığını, davalının bir daire dışında tapu devri yapmadığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL"nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslahla istemini 349.798,40 TL"ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, dosyanın 13.03.2013 ve 28.06.2013 tarihlerinde işlemden kaldırılması sonrasında, 21.10.2014 tarihli oturuma, belgeye dayanmayan ve ıslak imza bulunmayan mazeret faksı gönderdiği, davacının mazeret isteminin kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 17. maddesi “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır." hükmünü; tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmeliğin 26. maddesi "Belirli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlere, o yerde de tebligat yapılabilir. Muhatabın işyerinde bulunmaması halinde tebliğ, aynı yerde sürekli olarak çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Muhatap, meslek veya sanatını konutunda icra ediyorsa, kendisi bulunmadığı takdirde memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bunlardan hiç birinin bulunmaması durumunda tebliğ, aynı konutta sürekli olarak oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapılır." hükmünü içermektedir. Bu madde hükümlerinde muhatabın bulunmama nedeninin araştırılması ve tebliğ belgesinde gösterilmesi gerektiğine yönelik bir düzenleme getirilmemiş ise de, önce muhatabın aranması, muhatabın tevziat saatinde o yerde bulunmadığının ancak aynı gün tevziat saatinden sonra döneceğinin tespiti halinde daimi memur veya müstahdemlerden birine, işyeri ev ise memur ya da müstahdemlerden birine, bunlar da yok ise aynı konutta oturan kişilere ya da hizmetçilerden birine tebligatın yapılması gerekir.
Tebligat Kanunu"nun 20. maddesinde ise tevziat saatinde o yerde bulunmayıp, aynı gün tevziat saatinden sonra dönmeyeceği belirlenen muhataplar için "13,14,16,17 ve 18. maddelerinde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere .../...
gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21. maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13,14,16,17 ve 18. maddelerinde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılır." hükmüne; Yönetmeliğin 29. maddesinde, "21, 22, 23, 25, 26 ve 27. maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları veya tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır." hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, gerekçeli karar davacı vekiline tebliğe çıkarılmış ve davacı vekilinin adresinin kapalı olduğu, komşusu Mehmet Kuşçu"nun sözlü beyanından anlaşılarak, evrak Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre Mahalle Muhtarına teslim edilerek, 2 nolu haber kağıdı davacı vekilinin kapısına 13.03.2015 günü yapıştırılmak suretiyle tebliğ işlemi yapılmış ise de, davacı vekilinin adresinin kapalı olduğunu beyan eden komşusu Mehmet Kuşçu"nun imzası alınmadığından ve imzadan imtina ettiği de belirtilmediğinden yapılan bu tebliğ işlemi geçerli değildir.
Bu durumda, davacı vekilinin 13.04.2015 tarihinde karardan haberdar olduğu ve bu tarih itibariyle kararı temyiz ettiği nazara alındığında, mahkemece, kararın süresinde temyiz edilmediğinden davacı vekilinin temyiz isteminin reddine dair 20.04.2015 tarihli ek kararın kaldırılması gerekmiştir.
2)Davacı vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü ile yapılan inceleme sonucunda;
Davacı vekilinin 13.03.2013 ve 28.06.2013 tarihlerinde davayı takip etmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı ve dosyanın yenilendiği sabittir.
21.10.2014 tarihli oturum bakımından ise; oturum saatinin 10:20 olarak kararlaştırıldığı, davacının mazeret faksı gönderdiği, faksın adliyeye 21.10.2014 günü 10:10 saatinde ulaştığı, mahkeme hakiminin faksı okuyarak dosya içerisine aldığı, faksta İstanbul 19. İHM"nin 2014/882 E. ve ...SHM"nin 2012/646 E. sayılı dosyalara ilişkin duruşmaların mazeret olarak belirtililerek duruşmanın saatinin aynı gün 15:00"e alınmasının talep edildiği, daha sonra bu mazeretlere ilişkin duruşma zabıtları sunularak belgelendiği. Mahkeme hakiminin ise, faks şeklinde gelen, ıslak imza içermeyen, belgeye dayalı olmayan mazereti reddederek, davalı vekilinin talebi doğrultusunda davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği de sabittir.
Davacı vekilinin faksla mazeret isteminde bulunması normal karşılanması gereken bir durum olduğu gibi, faksta ıslak imzanın da olmaması tabii bir durumdur. Öte yandan faks içeriğine uygun davacı mazeretinin de bulunduğu sabittir.
Bu durumda, mahkemece, davacı mazereti kabul edilmek suretiyle, davalı vekilinin aynı gün saat 15:00"te duruşmaya katılabilecek olması halinde aynı gün saat 15:00 itibariyle yargılamaya devam edilmesi, aksi halde yeni bir duruşma gün ve saati belirlenmek suretiyle, o gün ve saatten itibaren yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine dair 20.04.2015 tarihli ek kararın kaldırılmasına, (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.