17. Hukuk Dairesi 2018/594 E. , 2019/12532 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; İşletmecisi ... olan ... A.Ş"ne ait mutfak tüplerini ve su damacalarını taşıyan 3 aracı kullanan ..."un araç ile su ve tüp dağıtımı yaptığı esnada park yasağı bulunan site yoluna aracı park ettiğini, teslimat yaptıktan sonra araca binip arkayı kontrol etmeden ani manevra ile geriye doğru hareket ederek müvekkillerinin annesi olan ..."in üstünden geçerek ölümüne sebep olduğunu belirterek müvekkili ... için fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, her iki müvekkili için 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 10/11/2011 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 05/01/2016 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 9.728,13 TL"ye arttırmıştır.
Davalılar davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların davalı ... yönünden açmış olduğu maddi manevi tazminat talebinin reddine, davacıların diğer 3 davalı yönünden (... Sigorta A.Ş, ..., ...) açmış oldukları maddi tazminat taleplerinin reddine, davacıların davalı ... ve ... yönünden açmış olduğu manevi tazminat talebinin ise her bir davacı için 25.000,00 TL"den toplam 50.000,00 TL"nin kabulü ile bu davalılardan olay tarihi olan 10/11/2011 tarihinden itibaren tahsiline, fazlaya yönelik talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nın hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasa"nın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun"un 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; kazaya karışan ... plakalı araç trafik kayıtlarında davalı ... adına kayıtlı olup kaza anında diğer davalı ... sevk ve idaresindedir. Aracın üzerinde davalı ... AŞ"ye ve ..."ya ait logo ve resimlerin bulunduğu hususunda uyuşmazlık yoktur.
Kazaya karışan aracın sürücüsü olan davalı ... kazadan sonra ilgili ceza dosyasındaki savunmasında "olay tarihinde ... şirketinde su dağıtım elemanı olarak çalışıyordum " şeklinde beyanda bulunmuştur. Dosyaya sunulan 08.07.2008 tarihli davalı ... AŞ ve davalı ... arasındaki bayilik sözleşmesi incelendiğinde bayinin ... tarafından satılmakta olan ve ileride satılacak olan her türlü emtianın ve hizmetinin sözleşme şartlarına göre satış ve dağıtım işini üstlendiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; davalı sürücü ..."un su dağıtımı yaptığı esnada kazanın meydana geldiği, aracın maliki ve işletenin ... olduğu, şoförün asıl işverenin bu davalı olduğu ve araçta sadece ... A.Ş."ye ait ürünlerin dağıtımı yapılmadığı gerekçesi ile ... AŞ"nin Trafik Kanunun 85. maddesi uyarınca teşebbüs sahibi olarak kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davalı ... hakkında davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir.
Mahkemece ... markalı suyun ..."a ait olup olmadığı araştırılmadan kazanın su satışı sırasında gerçekleştiği araçta ..."a ait olmayan ürünlerin de satıldığı belirtilmiştir. Öyleyse mahkemece ... isimli su satışının ... AŞ ile bağlantısı olup olmadığı araştırılarak su satışının ... AŞ ile yapılan bayilik sözleşmesi uyarınca yapıldığının anlaşılması durumunda davalı sürücünün beyanı, araç üzerinde ... AŞ"nin logosunun bulunması ve dosya kapsamındaki bayilik sözleşmesi uyarınca davalı ... AŞ"nin de teşebbüs sahibi olarak diğer davalılarla birlikte sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-BK"nın 47. maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için takdir edilen manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
4-Bozma sebep ve şekline göre vekalet ücreti yönünden sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle vekalet ücreti yönünden sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 26.12.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.