1. Hukuk Dairesi 2015/11253 E. , 2018/10164 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan...., 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerini davalıya satış suretiyle temlik etmesi nedeniyle, davalıya karşı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açtığını, ..... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/316 Esas, 2009/112 Karar sayılı kararı ile dava konusu bağımsız bölümlerin 3/12 payının tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, kararın tapu siciline tescili için harç ödemek zorunda kaldığını, bu yüzden ödemek zorunda kaldığı tapu harçlarının tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibe davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürüp, davalı tarafından icra dosyasına yapılan haksız itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalının asıl alacağın % 20"sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi istemiştir.
Davalı, davacı adına intikal edecek payın tapuya tescili için ödenecek harçlardan davacının sorumlu olduğunu, mahkeme kararının infazı için ödenmesi gereken tapu harcından kendisinin sorumlu olmayacağını, tapuya tescil işlemi için onayının alınmadığını bu nedenlerle icra takibine yaptığı itirazın haklı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının davalıdan 9.768,33 TL alacağı olduğu gerekçesi ile .... 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/9750 Esas sayılı takibin 9.768,33 TL üzerinden devamına, asıl alacak üzerinden % 20 icra ve inkâr tazminatı olan 1.953,66 TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
./..
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 500.46.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 14.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
......
-KARŞI OY-
Davacı, murisine ait üç ayrı bağımsız bölümün muvazaalı olarak davalıya intikalinin sağlanması nedeniyle açtığı muris muvazaasına dayalı davayı kazanması üzerine, ilamın infazı için tapuda ödemesi gereken veraset ve intikal vergisinden çok daha fazla muvaazaalı işlem vergisi ödediğini, bir kısım davalıların ve davacıların bu ödemeden payına düşeni kendisine ödediğini ancak davalının payına düşen vergiyi ödememesi nedeniyle aleyhine rücuaen 9.704,24 TL nin tahsili amacıyla icra takibine giriştiğini, yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davacı adına intikal edecek payın harç ve vergisinden de davacının sorumlu olduğunu, kendisine sorumluluk düşmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Yapılan yargılama sonucunda 9.768,33TL hüküm altına alınmış, davalı ayrıca icra inkar tazminatına mahkum edilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık; muris muvazaası olmasaydı davacıya intikal edecek pay için %1 oranında vergi ödenmesi gerekirken muvazaa nedeniyle %0136,62 oranında harç ödenmesi nedeniyle aradaki farkın ve infaza konu olan muris muvazaasına ilişkin ilamda lüzum bulunmamasına rağmen davalı adına kalması gereken payın da iptal edilerek yine davalı adına tescili nedeniyle bu kısım için tahakkuk eden harcın davalıdan tahsilinin mümkün olup olmadığına ilişkindir.
../...
Sayın çoğunluk yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir. Söz konusu kararın onanması yönündeki görüşe aşağıdaki sebeplerle katılmak mümkün değildir.
1- Davacının talebi ödeme emri ile 9.704,24 TL iken mahkemece 9.768,33 TL hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi gereğince talepten fazlaya hükmedilemeyeceği açıktır.
2- Davacı, normal veraset ve intikal vergisi ile ilamın infazı için ödediği harç arasındaki farkı istemesine rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönde bir hesaplama yapılmamıştır. Esasen rapor, avukat bilirkişi tarafından düzenlendiği ve konusunda uzman olduğuna dair dosyada belge de bulunmadığından HMKnın 266/1-son cümlesinde belirtilen “Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” kuralına aykırı bulunmakla hükme esas alınması doğru değildir.
3- Davacının ödediği harcın dayanağı olan ..... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/316 Esas, 2009/112 Karar sayılı ilamında, davalı adına kalması gereken, bir başka ifade ile hakkında hüküm kurulması gerekmeyen pay yönünden mahkemece iptal ve yine davalı adına tescil kararı verilmesi nedeniyle bu pay bakımından tapu harcı alınıp alınmayacağı da tartışma konusudur.
Tapu harçları, ilamların infazında gerçek bir iptal tescil hükmü varsa alınmalıdır. Söz konusu ilamda davalı payı el değiştirmemiştir. Esasen hükmün bu açıdan hatalı olduğu açık olmakla birlikte bu hata giderilmeden (taraflarca temyiz konusu yapılmadan) hüküm kesinleşmiştir. Bu durumda fazla vergi veya harç ödemek istemeyen davacının yapması gereken ,infaz aşamasında HMK’nın 304 v.d. maddelerinde düzenlenen hükmün tashihi ve tavzihi yoluna başvurmak suretiyle hatayı düzeltmek olmalıydı. Zira hüküm fıkrasındaki bu yanlışın düzeltilmesi taraflardan birinin aleyhine veya lehine olmayacak, bir başka ifadeyle taraflardan biri lehine veya aleyhine hak ve borç yüklemeyecektir.
Bu yola başvurmaksızın fazla ödemede bulunan davacı, ayrıca vergi yargısı yolunu kullanmak suretiyle de yaptığı fazla ödemeyi geri alabilecekken bu yolu da kullanmayarak doğrudan davalıdan talepte bulunmasının uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Bu gerekçelerle, davacı ancak muvazaa olmasaydı ödemesi gereken veraset ve intikal vergisi ile muvazaa nedeniyle kendi payı oranında ödediği ilamın infazı harcı arasındaki farkı isteyebileceğinden, bu miktar usulünce seçilmiş bir mali müşavire hesaplattırılarak, bu miktarın hüküm altına alınması gerekirken, bunlardan kaçınılarak hatalı olarak oluşturulan hükmün bozulması gerektiği kanaatiyle, sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmıyoruz.
.....