20. Hukuk Dairesi 2015/16935 E. , 2017/4873 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastro sırasında çekişmeli .... mahallesi 392 ada 6 parsel, 167,20m2 yüzölçümüyle ve arsa vasfı ile davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ve çalılık taşlık durumda olduğu iddasıyla, davalı adına yapılan tespitin iptali ile Hazine adına tespit ve tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davalı parselin 10 yıl kadar kullanılmadığı ve zilyetliğin iradi olarak terk edilmiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 392 ada 6 nolu parselin kadastro tespitinin iptali ile arsa vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1956 yılında tapulama çalışması yapılarak tapulama dışı bırakılmış, 1988 yılında 6831 sayılı Kanun gereğince orman kadastrosu ve aynı kanunun 2/B maddesi uygulama çalışmaları sırasında orman sınırları dışında bırakılarak kesinleşmiştir.
Mahkemece dava konusu 392 ada 6 sayılı parselin davalı tarafından 10 yıldan fazla süredir kullanılmadığı ve zilyetliğin iradi olarak terk edilmiş olduğu kabulü ile Hazinenin davasının kabulüne karar verilmiş ise de; hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın keşif tarihi itibariyle 5-8 yıldır kullanılmadığının belirtildiği, mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi, tutanak bilirkişi ve tanık beyanlarından da davalının 5-10 yıldır taşınmazla ilgilenmediği, herhangi bir zirai faaliyet yapmadığı belirtildiğinden bu haliyle belirtilen süreler öncesinde davalı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşulları oluşmuşsa 5-10 yıldır taşınmazda kullanımın olmaması davalı tarafça zilyetliğin iradi olarak terkedilmiş olduğunu göstermez.
O halde; en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları (1960"lı yıllara ait) ile kadastro çalışmalarının yapıldığı 2013 tarihinden 15 - 20 yıl önce (1987"li yıllara ait) iki ayrı tarihte çekilmiş steoroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile
düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün ve bitki örtüsünü oluşturan unsurların sayı olarak tarif edildiği, ağaçların cinsi, yaşı, kapalılık oranı, hakim ağaç türü, kullanım durumu ve tasarruf sınırlarının detaylı olarak belirtildiği bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte krokili rapor düzenlettirilmelidir.
Böylesine yapılacak bir araştırma sonucu taşınmaz öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek taşınmaz üzerinde davalı yararına zilyetlik ile taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/05/2017 günü oybirliği ile karar verildi.