1. Hukuk Dairesi 2015/9271 E. , 2018/10118 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."in paydaşı olduğu 562 parsel sayılı taşınmazını dava dışı kardeşi Seyfettin"e verdiği vekaletname ile amcaları olan .... satış suretiyle temlik ettiğini, .... ölümü ile çekişme konusu taşınmazdaki payın mirasçıları olan davalılara intikal ettiğini, mirasbırakanın işlem tarihinde hukuki ehliyeti haiz olmadığını, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1935 doğumlu mirasbırakan ..."in 15.10.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğulları .......ile eşi ..... bıraktığı, mirasbırakanın 23.10.1986 tarihinde dava dışı kardeşi ..... satış yetkisini de içerir genel vekaletname ile vekil kıldığı, vekilin mirasbırakana ait çekişme konusu 562 parsel sayılı taşınmazdaki payını 04.11.1986 tarihinde davalıların mirasbırakanı olan kardeşi Abdulgaffar Gürel"e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
./..
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. Maddesi, şahsın hak elde edebilmesini, borç (yükümlülük) altına girebilmesini, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterdikleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK"nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Öte yandan; davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usûl ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarihli, 1990/1-152 esas-1990/236 karar sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir. Böylesi bir durumda, kamu düzenini ilgilendirmesi bakımından öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması gerektiğinde kuşku yoktur.
../....
Somut olayda, ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında araştırma yapılmadığı ve Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mirasbırakan ..."in vekaletname ve temlik tarihlerinde hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, mirasbırakan Abdurrahman"ın ehliyetsiz olduğunun tespiti halinde ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davacılar dışında mirasçı bulunduğu için mirasçıların payları oranında istekte bulunamayacağı gözetilerek davanın reddedilmesi, mirasbırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise dayanılan diğer hukuki neden olan muris muvazaası iddiası bakımından inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.