23. Hukuk Dairesi 2016/1050 E. , 2016/2420 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı, davalı ..."un davalı kooperatifteki bir üyelik hakkını 25.10.1996 tarihinde kendisine devrettiğini, bir üyeliğin 500 m² tarlaya denk geldiğini, bunun değerinin ise 15.000,00 TL olduğunu, kendisinin davalı kooperatif tarafından üyeliğe kabul edilmediğini ileri sürerek, bir üyelik arsa bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; davalının kooperatifte 5 üyeliğinin olduğunu, üyeliklerini başkalarına devrettiğini, davacı ile arasında üyelik devri ile ilgili herhangi bir anlaşma bulunmadığını, ayrıca 18 yıl geçtiğinden talebin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen ,...Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2013/63 esas sayılı dosyasında davacı, 1/2 üyelik hissesinin üçüncü kişiye devredildiğini, 1/2 üyelik hissesine karşılık gelen 250 m² tarla bedelinin güncel değerinin ise 8.000,00 TL olduğunu ileri sürerek, davanın kabulünü talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı kooperatif; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/132 esas, 2008/315 karar sayılı dosyası ile kooperatif aleyhine açılan üyelik tespiti davasının yargılaması sonucunda davacının iki üyelik hakkının bulunduğunun belirlendiğini, bu nedenle davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, davacının devam eden başka bir üyeliğinin de bulunmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açmış olduğu davada üyelik durumunun tespit edildiği, bunun dışında bir üyeliğinni bulunmadığı, öte yandan, davacının iddialarının 1996 yılına dayandığı, aradan 17 yıl geçtikten sonra talepte bulunulduğu, kooperatif ile üyeleri arasındaki davaların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ..."a yönelik talebin de 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu gerekçesiyle, asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
.../...
S.2
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Birleşen davada davacının temyiz itirazlarına gelince;
Davalı yasal süre geçtikten sonra zamanaşımı def"inde bulunmuş, davacı taraf ise zamanaşımı def"ine karşı açık bir şekilde muvafakat etmemiştir. 6100 sayılı HMK"nın 141. maddesine göre savunmanın serbetçe genişletilebileceği aşama ikinci cevap dilekçesinin verilmesi ile sona erer, ön inceleme aşamasında karşı tarafın "açık muvafakatine" bağlıdır, ön inceleme aşaması bittikten sonra ise kesinlikle savunma genişletilemez. Kaldı ki, taraflar arasındaki uyuşmazlık 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile ilgili olup, aynı Yasa"nın 99/2 maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabidir. Yine 6100 sayılı HMK"nın 319. maddesi uyarınca da, basit yargılama usulünde savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayacağı aşikâr olduğu gibi zamanaşımı def"inin hukuki sonuç doğurabilmesi için cevap dilekçesinin yasal cevap süresi içinde verilmesinin gerekliliği izaha muhtaç bir husus değildir.
Açıklanan yasa hükümleri karşısında, yasal cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülen ve davacı yanın da açıkça muvafat etmediği zamanaşımı def"ine hukuki değer tanınarak birleşen davanın bu nedenle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda, birleşen davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, asıl dava yönünden aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, birleşen dava yönünden peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
HMK.m.141-(1) hükmüne göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir veya değiştirebilirler. Aynı maddenin (2). fıkrası uyarınca, bu aşamadan sonra iddia veya savunmanın genişletilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakatı durumları saklıdır.
Sayın çoğunluk, davalılar vekilinin cevap dilekçesini süresinden sonra verdiğini, bu itibarla zamanaşımı def"inin incelenebilmesi için davacı tarafın bu hususta açık muvafakatının bulunması gerektiğini benimsemiştir. Açıklanan görüş karşısında ""açık muvafakat"" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğinin tartışılması zorunludur. Somut olayda, davacı vekili, zaman aşımı def"ine karşı savunmanın genişletildiği yönünde bir itirazda bulunmamış, aksine zamanaşımı def"inin varlığını benimseyerek esas açısından karşı çıkmış, dolayısıyla zamanaşımı def"inin davada tartışılmasını kabul etmiştir. Bu gibi hallerde HMK"da aksine bir hüküm yer almadığı için, hakimin HKM.m.25"e aykırı olarak karşı tarafa zamanaşımı def"inin dinlenmesine muvafakat edip etmediğini sorması mümkün değildir. Yine karşı taraf vekilinin böyle bir duruma muvafakat vermesinin sorumluluğunu doğurabileceği ve davadaki asılın da kendi aleyhine olan bir vaziyeti kabul etmesinin mümkün olmaması karşısında, m.141 kapsamında yer alan ""açık muvafakat"" ifadesinden, sayın çoğunluğun kabulü gibi, karşı tarafın açıkça, örneğin ""def"i ileri sürme süresi geçti ama ben def"inin süresindeymiş gibi incelenmesine izin veriyorum"" demesi gerektiğini anlamamak gerekir. Böyle bir ""açık muvafakat"" kabulünün uygulama olanağının olmadığı açıktır.
Bu durumda, Yargıtay"ın HMK"nın yürürlüğe girmesinden önce istikrar kazanmış içtihadının somut olayda da uygulanması ve zamanaşımı def"inin yasal süresinden sonra ileri sürülmesi halinde, savunmanın genişletilmesine muvafakat edilmediği itirazı ile karşılaşılmadıkça davada incelenebilmesi gerekir.
Açıkladığım sebeplerle sayın çoğunluğun zamanaşımı def"inin davada incelenmeyeceği görüşüne katılmıyorum.