
Esas No: 2019/4401
Karar No: 2019/10048
Karar Tarihi: 18.12.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/4401 Esas 2019/10048 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan tüm sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-23.06.2007 tarihli zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerin, davalıdan 506 sayılı Yasanın 26.maddesine göre rücuan tahsili istemine ilişkin olan davada; Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Zira bozma öncesinde ıslah dilekçesi ile kurum zararının %80 kusur oranına göre davalıdan müteselsilen tahsili talebinde bulunulmuş olması ve 28.01.2016 tarihli bozma ilamında “Dava dilekçesinde yer alan "yargılama sırasında 3. kişilerin kusurunun belirlenmesi halinde teselsül hükümleri gereğince bu kişilere verilen kusurun da gözetilmesi" yönündeki davacı beyanları karşısında, davada teselsül hükümlerine dayanılmadığından bahsedilemez.” şeklinde açıklama yapılmış olmasına rağmen teselsüle dayanılarak hüküm kurulmamıştır.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür. Anılan yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda teselsül hükümlerine göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 18/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.