Esas No: 2021/2030
Karar No: 2022/950
Karar Tarihi: 10.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2030 Esas 2022/950 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Dava, davacının Ordu 2. Noterliği tarafından tanzim edilen bir vekaletnameyi iptal etme ve bu vekaletnameye dayanılarak davacının taşınmazlarına konulan ipoteklerin iptali taleplerini içermekte. Davacının ikinci talebi olan ipoteğin fekki talebinin usulden reddi doğru bulunmuş olsa da, vekaletnamede vekil olarak yer alan davalının bu ilk talebinin; yani, vekaletnamenin iptali talebinin de usulden reddedilmesi yanlıştır. İlk talebin esastan incelenerek değerlendirilmesi gerekirdi. Ayrıca, davacının okuma-yazma bilip bilmediği usulden reddi için gerekçe olarak sunulmuş olsa da, TBK'nun 30. maddesi esaslı yanılmaya düşen tarafın sözleşme ile bağlı olmayacağına işaret etmektedir. Kararda, ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasına karar verildiği ve karara karşı yapılan temyiz talebinin sonucunun beklenilmesi gerekirken, bekleme kararından vazgeçilmesinin usuli yanlışlık olduğu belirtilmektedir. İlgili kanun maddeleri: Türk Borçlar Kanunu'nun 30. Maddesi (\"Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.\") ve 818 sayılı TBK'nun 23. maddesi.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
...
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03/02/2009 tarihinde verilen dilekçeyle ipoteğin fekki talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın usulden reddine dair verilen 03/03/2020 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 10/02/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
K A R Ş I O Y
İlk derece mahkemesince davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacının istinaf başvurusu Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 21/10/2020 tarih, 2020/970 Esas 2020/1549 Karar sayılı kararı ile esastan reddedilmiş, yapılan temyiz başvurusu ise dairemizce reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Dava dilekçesi incelendiğinde, davacının iki ayrı talebinin bulunduğu anlaşılacaktır; bunlardan birincisi, Ordu 2. Noterliğince tanzim edilen 05.02.2008 tarihli vekaletnamenin iptali; ikincisi ise, bu vekaletnameye dayanılarak davacının taşınmazlarına konulan ipoteklerin iptalidir. Dava dilekçesinde ipotek lehdarları davalı olarak yer almadığından, davacının ikinci talebinin, yani ipoteğin fekki talebinin usulden reddedilmesi doğrudur. Ancak, vekaletnamede vekil olarak yer alan ... davalı olduğundan, davacının birinci talebinin; yani, vekaletnamenin iptali talebinin de usulden reddedilmesi yanlıştır. Davacının bu ilk talebinin esastan incelenerek değerlendirilmesi gerekirdi.
Kabule göre de; davacı tarafından, davalı ... ile birlikte diğer sanıklar hakkında dolandırıcılık ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarından Ordu Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış, yargılama sonunda sanıkların beraatine karar verilmekle birlikte karar temyiz edilmiş, ilk derece mahkemesince uzunca bir süre dosyanın Yargıtay'dan dönüşü beklenmiş, bilahare bu karardan dönülerek, yukarıda açıklandığı şekilde hüküm kurulmuştur. HMK'nun 204/1. maddesine göre ilamlar, kesin delil niteliğindedirler. Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararının Yargıtayca sanıklar aleyhine bozulması ve sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi halinde, bu ilam, görülmekte olan davada kesin delil sayılacaktır. Yukarıda değinildiği gibi, ilk derece mahkemesince ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ve artık bu karar davacı lehine usuli müktesep hak oluşturmuştur. Bu nedenle, Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara karşı yapılan temyiz talebinin sonucunun beklenilmesi gerekirken, bekleme kararından vazgeçilmesi usuli yanlışlıktır.
İkinci olarak; Türk Borçlar Kanunu'nun 30. Maddesi "Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz." şeklindeki düzenlemeyi içermekte olup, benzer düzenleme, vekalet sözleşmesinin kurulduğu 2008 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı TBK'nun 23. maddesinde de yer almaktadır. Ancak yargılama, davacının okuma yazma bilip bilmediği merkezinde yürütülmüş ve "(...)ilkokul 3. Sınıfı okuduğuna dair yazısı, alınan bilirkişi raporu ve dava şartları değerlendirildiğinde" denildikten sonra, bu belge, Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kesinleşmesinin beklenilmesinden vazgeçilmesine gerekçe yapılmıştır. Davacının okur yazar olmasının, davanın usulden reddi için gerekçe oluşturmayacağı bir yana, TBK'nun 30. maddesinden, okur yazar olanların iradesinin fesada uğratılmayacağı gibi bir anlam da çıkmaz. Esaslı yanılma hallerinin bir kısmı TBK'nun 31. maddesinde sayılmış olup, 2. Bendinde "Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa" denilerek, bu durumda yanılmanın esaslı olacağı kabul edilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen tanıklar ise, ipotek sözleşmesinin dayanağını oluşturan vekaletnamenin noterlikte değil, davalının işyerinde imzalandığını, davacıya borç senedi olduğu söylenerek ipotek senedi imzalatıldığını anlatmışlardır. Aksi kanıtlanamayan iddiaya göre davacının davalıya 1.000 TL borcu bulunmaktadır. Buna rağmen davalıya, hiç bir güvence almadan, tüm taşınmazlarını ipotek etme yetkisini içeren vekaletname vermesi ve bu vekaletname ile davacının birden fazla taşınmazına ipotek konulmasını kabul etmiş olmasının, davalı yönünden makul hiç bir açıklaması bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın (ilk talep yönünden) kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile usulden reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bu nedenlerle bozulması gerektiği kanaati ile, sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne iştirak etmiyorum.
...