17. Hukuk Dairesi 2019/363 E. , 2019/12423 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 19/11/2008 tarihinde, sürücü ..."ın sevk ve idaresindeki ticari minibüsün, sürücü ... sevk ve idaresindeki otomobil ile çarpışmaları sonucu maddi hasarlı ve yaralamalı, trafik kazası meydana geldiğini, gelen kaza sonucunda müvekikilinin bedeninin hasara ve kalıcı beden gücü kaybına uğradığını, bir takım operasyonlar geçirdiğini, kazaya karışan ... plakalı araç zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olduğunu, kazaya karışan ... plakalı aracın ise ZMSS kaydının olmadığını, müvekkilin uğramış olduğu zararın tazmini için davalı ... tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin söz konusu maluliyetten dolayı hali hazırda ve istikbale dönük ciddi bir kazanç mahrumiyeti söz konusu olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davlıdan ayrı ayrı 500,00 TL olmak üzere, toplam 1.000,00 TL maddi tazminatın ihbar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda yerel Mahkemece, davanın kabulü karar verilmiş; hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava,trafik kazasından kaynaklanan işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira, kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. KTK"nun 86/1. maddesi gereği ise, işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusursuzluğu oranında sorumluluğunun kalkacağı açıktır.
Diğer yandan, zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu"nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; dosyada Adli Tıp Kurumundan aldırılan kusur raporunda, dava dışı sürücüye %85, davacıya ise emniyet takmaması nedeniyle %15 oranında kusur atfedilmiş ve Mahkemece de hükme esas alınan aktüer raporunda hesaplanan iş göremezlik tazminatından %15 oranında müterafık kusur indirimi yapılmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de; davacının kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde emniyet takmayarak yolculuk yapması sürüş kusurlarından olmayıp,hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilecektir.
Yerel Mahkemece her ne kadar; davacının müterafık kusurunu sürüş kusuru dağılımına dahil etmek suretiyle rapor tanzim eden ATK raporu doğrultusunda her iki davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş ise de; kazada ... Sigorta A.Ş."nin sigortaladığı ... plakalı ticari minibüs sürücüsü ..."ın tam kusurlu olduğu, dava dışı ... idaresindeki ve kaza tarihinde ZMMS poliçesi bulunmayan ... plakalı aracın ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulumadığı,davalı ... Hesabının ancak araç sürücüsünün kusuru bulunması halinde ve sürücünün kusur oranıyla sınırlı olarak 3. kişilerin zararlarından sorumlu tutulabileceği gözetilmeksizin, bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonra da Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Eldeki dosyada; Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesince düzenlenen 31.10.2012 tarihli özürlü raporunda, davacının kaza nedeniyle burun kemiğinin kırıldığının, bu nedenle ameliyat olduğunun, unutkanlığının başladığının, kişileri tanımadığının ve nöroloji muayenesine göre hafif evre subkortikal demans nedeniyle %25 oranında özürlü olduğunun, çalıştırılamayacağı iş alanlarının ise değerlendirilemediğinin belirtiliği, bununla birlikte özürlülük oranının yukarıda bahsi edilen düzenlemelerden hangisine göre belirlendiğinin belirtilmediği, Mahkemece; aynı Üniversite Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından aldırılan 11.12.2013 tarihli maluliyet raporunda ise, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğin ve Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü A Cetveline göre davacının subkortikal tipteki demansinyel sendromu için arıza ağırlık ölçüsünün 35, maluliyet oranının ise %37,2 olduğunun tespit edildiği görülmüş olup, özürlü raporu ve Adli Tıp raporu çelişki halinde olduğu gibi, her iki rapordan da, davacının subkortikal tipteki demansinyel sendromuna bağlı maluliyetinin, haksız fiil sorumlusunun fiili sonucu oluşup oluşmadığının, yani davacının geçirdiği kaza ile söz konusu maluliyet sebebi arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır.
Mahkemece davalı tarafın itirazları doğrultusunda illiyet bağı hususunda araştırma yapılmamıştır. Kaza ile davacının subkortikal tipteki demansinyel sendromu rahatsızlığı arasında uygun illiyet bağı bulunduğu hususunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde net olarak tespit edilip sonucuna göre karar vermek gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece; davacının kaza tarihi ve sonrasındaki tüm tedavi evrakları da eklenerek, davacıya ait Hastene özürlü raporu ve Ç.Ü Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD maluliyet raporu da irdelenmek suretiyle, kaza tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun şekilde, her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi ve davacının varsa maluliyetin ve kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığının kesin olarak tespiti için,ATK 3.İhtisas Kurulu"ndan rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabule göre de; 2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları"nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Güvence hasabının temerrüdü ise güvence yönetmeliğinde açıklanmıştır.
Bu durumda, ilke olarak davadan önce davalı sigortaya usulüne uygun başvuru yapılmış ise bundan 8 iş günü sonrasında, başvuru yapılmamış ise dava tarihi itibarıyla, belirlenen tazminat alacağının tamamı için anılan tarihlere uygun faiz uygulanması gerekir.
Somut olayda; dosya içerisinde davalılara başvuru yapıldığına ilişkin belge bulunmamasına göre, davalıların dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Mahkemece; davalılara kaza ile ilgili ihbar yapılmamış olduğu halde, hükmedilen tazminatın tamamına dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken, ihbar tarihinden faiz yürütülmesine karar verilmek suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 24/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.