1. Hukuk Dairesi 2015/10801 E. , 2018/10027 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ..."ın ölmeden önce adına kayıtlı 618 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerini ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiğini, murisin bakıma ihtiyacı olmadığını,halk arasında kurşun dökme denilen işi yaptığını ve aylık 1.000-1.500 TL gelir elde ettiğini, asıl amacın taşınmazlarını davalıya bağışlamak olduğunu ileri sürerek ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitine, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline,olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, eşi ......ile evlendiği 1977 yılından muris ......’nin öldüğü 2009 yılına kadar 35 yıl boyunca muris ile aynı konutta yaşadığını, 2008 yılında muris ile yapmış olduğu ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince bakım borcunu muris vefat edene kadar elinden geldiğince yerine getirdiğini, murisin dava konusu taşınmazlar haricindeki iki taşınmazını çocuklarına pay ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın davalıya yaptığı pay temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan 1922 doğumlu ...’ın 21.11.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlu ....... ile dava dışı çocuklar...... kaldıkları, davalı ...’in murisin dava dışı oğlu ....’in eşi olduğu, mirasbırakanın adına kayıtlı 618 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerini 08.02.2008 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile davalı gelinine temlik ettiği, davalı adına tescilin 19.08.2011 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
./..
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, mirasbırakan adına ölüm tarihi itibariyle başka taşınmaz olup olmadığının araştırılması, var ise bunların değeri de keşfen saptanarak makul oranın buna göre belirlenmesi, murisin davacı ile dava dışı çocuklarına da taşınmaz temlik edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması ve kayıtlarının getirtilmesi, toplanan ve toplanacak tüm deliller yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca değerlendirilip mirasbırakan ......’nin gerçek irade ve amacının durakmaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilip yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
....
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, bakım borcunun yerine getirildiği hususunun ihtilaflı olduğu, murisin maaşı ile baktırma imkanı varken taşınmazlarını devretmesinin hayatın olağan akışına uymadığı temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
1922 doğumlu muris ..... 21.11.2009 tarihinde öldüğü, eşinin 1970 yılında öldüğü, mirasçıları olarak davacı oğlu ile dava dışı bir oğlu bir kızının kaldıkları davalının gelini olduğu, çekişme konusu 618 ada 5 nolu parseldeki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümler murise aitken, .... 1.noterliğinde 08.02.2008 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlendiği bu sözleşme uyarınca da 19.08.2011 tarihinde davalı adına tescil edildiği kayden sabittir.
Türk Borçlar Kanunu"nun 611 ve devamı maddelerinde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmelerdir.
Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkusu ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin doğumuna ve yargısal içtihatlarla gelişmesine yol açmıştır.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen ivazlı sözleşme türlerindendir.
Öte yanden TBK"nun 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiş, bakım alacaklısının özel bakıma ihtiyacı içinde bulunmasını zorunlu kılmamıştır. Bu ihtiyacın akitten sonra doğması ya da bakım alacaklısının ölümüne kadar çok kısa sürmüş bulunması da aktin geçerliliğine etkili olmaz. Bu özelliği itibariyle de talih ve tesadüfe bağlı sözleşmelerdir. Bu bakımdan bakım alacaklılarının akit anında özel bakma muhtaç olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsuru ilave etmek olur. Bir başka hususta ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasını ileri sürmek bakım alacaklısına tanınmış bir haktır. Bakım alacaklısının ölümünden sonra bu iddia mirasçılar tarafından ileri sürülmüş ise dinlenmez. Bakım alacaklısı sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediğini ileri sürmemişse ölümü halinde artık bakıldığının kabulü zorunludur.
Somut olaya gelince; bir davacı tanığı davalının murise bakmadığını murisin mal kaçırma amacı ile taşınmazları devrettiğini, bedel almadığını bildirmiş, diğer davacı tanığı (davacının oğlu) olayı aydınlatır beyanda bulunmamıştır.
Murisin damadı davalı tanığı olarak dinlenmiş, murisin bakım karşılığı taşınmazları devrettiğini, eşi olan murisin kızının, murise bakamıyorum gerekçesiyle hakkından feragat ettiğini, murisin satılan taşınmazlardan elde edilen paradan davacının da kendilerinin de paylarını aldıklarını, davalının murise baktığını davacının bakma girişiminde dahi bulunmadığını bildirmiştir.
Diğer davalı tanıkları da benzer beyanlarda bulunmuşlardır. Muris sağlığında bakılmadığı iddiası ile bir dava açmadığına göre artık bakıldığının kabulü gerekir. Öte yandan murisin çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir bir husus ortaya konulamamıştır. İki oğlu bir kızı ve ölünceye kadar bakma aktinin yapıldığı tarihte 86 yaşında olan murisin Türk toplumunda çocuklarını dışlayarak gelini lehine mal kaçırması hayatın olağan akışına aykırıdır.
.../....
Tüm bu açıklamalar karşısında mirasbırakanın gerçek amacının bakılmak olduğu, davalının da akitten öncesinden başlayarak bakım borcunu yerine getirdiği bir başka ifadeyle temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı olduğundan tenkise de tabi değildir.
Bu durumda davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyorum.