19. Hukuk Dairesi 2017/3255 E. , 2019/1477 K.
"İçtihat Metni"19. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacı aleyhine davalı tarafından faturaya dayalı icra takibi yaptığını, takibe konu faturalar ve faturadaki malların davacı şirketle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, davacı şirketin bu malları almadığını, davacı şirket defterlerinde de bu faturaların işlenmemiş olduğunu, icra takibinin haksız ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek davacı şirketin borçlu olmadığının tespitini ve icra dairesine ödenen bedelin ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 07/11/2016 tarih 2016/2902 esas, 2016/14367 karar sayılı ilamı ile "Mahkemece, 1-Açılan davanın kabulüne, 2-Davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, tavzih ile hüküm kısmına "13/06/2011 tarihi itibari ile yatırılan 7.690,00 TL"nin 13/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine" ibaresi eklenmiştir. Hükmün tavzihi, 6100 sayılı HMK"nun 305. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyor ise, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” Mahkemece anılan Yasa hükmü gözetilmeksizin, tavzih ile hükmün değişirilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir."" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı firmanın 31/12/2010 tarihi itibari ile 5.675,00 TL alacaklı olduğu, 16/06/2010 tarihinde ise ..."nun yetkisinden azledildiği, borçlanmanın azil işleminden sonra olduğu, davalının ... tarafından verilen vekaletnamenin ..."nun azil tarihinden ve mal ile faturayı teslim almadan haberdar olması durumunun hayatın olağan akışına uygun olduğu dolayısı ile yetkisiz bir işlem yapmasından dolayı şahsen sorumlu olacağı, davacının da bu borçtan dolayı sorumsuz olacağı gerekçesiyle davacının davalıya borcu olmadığına ve davacının 7.690,00 TL"yi 13/06/2011 tarihinde haksız yere ödediğinden bu miktarında davalıdan ödeme tarihi itibariyle faizi ile birlikte istirdatına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine;
2-Davaya konu faturalardan 22.06.2010 tarih ve 1.530,00 TL"lik faturadaki mal ve faturayı teslim aldım imzasının bulunduğu ... "nun 14.07.2009 tarihli ve şirket yetkilisi tarafından verilen vekaletnamede şirket işleri için yetkili kılındığı,mal alma yetkisinin bulunduğu, her ne kadar fatura ve mal teslim tarihinden önce azledildiği belirtilmişse de söz konusu azil işleminin ticaret sicil gazetesinde ilan edilmediği dolayısıyla üçüncü kişilere duyurulmadığı bu nedenle iyiniyetli üçüncü kişileri bağlamayacağından fatura bedeli olan 1.530,00 TL üzerinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 07/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.