Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 1. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.04.2011 gün ve 2009/157 E. 2011/363 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 12.07.2011 gün ve 2011/7652 E. 2011/11081 K. sayılı ilamı ile;
“…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun; 2. maddesine göre, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar. 3. maddenin (b) bendinde, Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanların, tarımsal faaliyette bulundukları düzenlemesine yer verilmiştir. 5. maddesinde, Kanunda öngörülen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı; 9. maddesinde, bu Kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılacağı düzenlenmiştir. Bu çerçevede, anılan Kanunun 36. maddesi gereği olarak da, Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararıyla ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili olanaklı kılınmıştır. 2926 sayılı Kanun kapsamında kendi adına ve hesabına tarımsal faaliyetin sürdüğünün karinesi, valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtlarıyla, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, 1581 sayılı Kanuna göre kurulan tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan Pancar ve Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan millî bankaların kayıtlarıdır.
Öte yandan, sigortalılığın sona ermesini düzenleyen 6. maddede, bu kanuna göre sigortalı sayılanlardan, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce sigortalılıklarının sona ereceği düzenlenmiştir. Ancak, 5. maddede yerini bulduğu üzere sigortalılığın zorunlu oluşu ve kapsama dahil bulunmak koşuluyla sigortalı olmak hak ve yükümünden vazgeçilemeyeceği gibi kaçınılamayacağı olgusu ile 9. maddede yer alan Kurumun re"sen tescil yükümü birlikte gözetildiğinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı kararı ile aynı yöndeki, 10.11.2010 gün ve 2010/ 10-523-592 sayılı kararında da ayrıntıları açıklandığı üzere; diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi zorunlu sigortalılığın “makul bir süreden” daha az olması halinde; anılan sigortalılığın bitiminde 2926 sayılı Kanun çerçevesinde tarımsal faaliyete yeniden başlanarak devam edilmesi durumunda, davalı Kurumun sonradan gerçekleşen bu tarımsal faaliyete değer vermesi zorunlu olup; diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi zorunlu sigortalılığın “makul süreyi” aşmış olması halinde ise, yeniden 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kabulü için; bu sigortalılık kapsamında tescil talebi, prim ödenmesi ya da ürün teslimatında prim tevkifatı yapılması halinde; talep, prim ödeme veya (resmi kurum yapmışsa) tevkifat tarihini takip eden ay başından (özel kuruluş yapmışsa primin Kuruma intikal etmesi şartıyla yine tevkifatı takip eden aybaşından) geçerli olmak üzere yeniden Tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatılması mümkün olabilecektir.
Somut olayda, 01.12.1994 tarihinde 2926 sayılı Kanun kapsamında tescil edilen davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında 04.10.2000 tarihinde başlayan 1479 sayılı Kanun kapsamında esnaf Bağ-Kur sigortalılığı sebebiyle, 03.10.2000 tarihi itibariyle terkin edildiği, esnaf Bağ-Kur sigortalılığının 31.12.2001 tarihine dek sürdüğünün kabul edildiği gözetildiğinde, anılan zorunlu sigortalılığın makul süreyi aşmış olduğu dikkate alınmalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının geçimini tarımsal faaliyetle sağlaması nedeniyle 01.12.1994 tarihinde 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalı olarak tescil edildiğini, tarım Bağ-Kur sigortalılığının 04.10.2000 tarihinde 1479 sayılı Kanun kapsamına girmesi nedeniyle sona erdiğini, 1479 sayılı Kanuna tabi esnaf Bağ-Kur sigortalılığının 31.12.2001 tarihinde sona ermesinden sonra geçimini tarımsal faaliyetle sağlamaya devam etmesine rağmen 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının 01.07.2006 tarihi itibariyle yeniden başlatıldığını, ancak dava konusu yaptıkları 01.01.2002-01.07.2006 tarihleri arası dönemde de tarımsal faaliyette bulunduğu gibi, ziraat odası kaydının da devam ettiğini, devam eden ziraat odası kaydı nedeniyle ve 7 nolu tebliğ uyarınca Kurumun tescil zorunluluğu bulunduğunu belirterek, davacının 31.12.2001 ile 01.07.2006 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini istemiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının anılan Kanunun 6/2. maddesi uyarınca 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının başlaması nedeniyle 03.10.2000 tarihinde sona erdirildiği ve 5510 sayılı Kanun uyarınca 01.10.2008 tarihinde yeniden başlayan sigortalılığının halen devam ettiğini, ayrıca 13.8.2008 tarihli talebine istinaden 28.6.2006 tarihli ödemesine göre yeniden başlayan tarım Bağ-Kur sigortalılık başlangıcının 01.07.2006 olarak düzeltildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının vergi kaydının sona erdiği 03.10.2003 tarihinden öncesi için 1479 sayılı Kanuna tabi esnaf Bağ-Kur sigortalılığının devam etmesi nedeniyle talebin reddi gerektiği ancak 03.10.2003 tarihinden sonraki döneme ilişkin olarak davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz devam ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, tescil ya da tevkifata dayalı olarak tarım Bağ-Kur sigortalılığı başlayan ve devam eden kişinin, anılan sigortalılığının devamı sırasında aynı zamanda 506 veya 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olması ve bu sigortalılıklarının makul süreyi aşmış olması halinde, yeniden tescil başvurusu, prim ödemesi ya da ürün teslimatı nedeniyle tevkifat aranmaksızın devam eden tarımsal faaliyete dayalı olarak tarım Bağ-Kur sigortalılığının yeniden başladığının kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan "Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 2926 sayılı 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20.nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir." hükmü, davacının 2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının, diğer yasalar kapsamındaki zorunlu sigortalılık süreleriyle çakışan dönemleri dışında kalan kısımlarının geçerliliğinin tespitine ilişkin sorunun çözümünde, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesindeki yasal düzenlemelerin dayanak alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Buna göre, davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca; Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Atıfta bulunulan 3.madde ile “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar”; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak ifade edilmiştir
2926 sayılı Yasanın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasanın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir.
Ayrıca, 2926 sayılı Kanunun “Sigortalılığın sona ermesi” başlıklı 6. maddesine göre:
“Bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan;
a)Tarımsal faaliyette bulunanlar, tarımsal faaliyetlerine son verdikleri tarihte,
b)Diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tâbi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce,
Sigortalılıkları sona erer.”
Görüldüğü üzere, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değil ise de sigortalı sayılmanın bir koşulu da, tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesidir.
Anılan yasal düzenlemeler birlikte gözetildiğinde, diğer Kanunlar kapsamında zorunlu sigortalılığın "makul süreyi" aşmış olduğu hallerde, 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinin amir hükmü uyarınca tarımsal faaliyete son verildiğinin kabulü ile tarım Bağ-Kur sigortalılığı sona eren; diğer bir ifade ile sigortalılık niteliğini yitirenlerin yeniden 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlayabilmesi için, tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmaları; diğer bir ifade ile tarım Bağ-Kur sigortalılığın bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile tescil iradesi açıklanmaksızın tarımsal faaliyetin devam ettiğinden bahisle kendiliğinden yeniden başlaması mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E. 2007/71 K.; 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E. 2007/718 K. ve 10.11.2010 gün ve 2010/10-523 E. 2010/592 K. sayılı ilamları).
Yapılan açıklamaların ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı 1479 sayılı Kanuna tabi esnaf Bağ-Kur sigortalılığının başlaması ve makul süreyi aşması nedeniyle tarımsal faaliyetinin kesintiye uğratmış olması karşısında 03.10.2000 tarihinde sona ermiştir.
Davacının sona eren tarım Bağ-Kur sigortalılığının; 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı ile Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu olmayan vergi kaydının sona erdiği 02.10.2003 tarihinden sonraki dönemde yeniden başlatılabilmesi için, davacının yeniden tescil iradesini gösterecek şekilde tescil başvurusu; prim ödemesi ya da ürün teslimatı nedeniyle tevkifat da bulunmamaktadır.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılık süresinin tespitine ilişkin olup, 6111 sayılı Kanundan yararlanma talebine ilişkin birleşen dava hakkında karar verilmemiş olması hususu, bozma sebebine göre ve Yerel Mahkemece bozma sonucuna göre yapılacak yargılamada bir karar verilmesi mümkün olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılması gerekirken direnme kararı verilmesi doğru değildir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.