10. Hukuk Dairesi 2018/3913 E. , 2019/9919 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 3. İş Mahkemesi
Dava, rücuan alacak istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum 28.03.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden emekli sandığı iştirakçisi ... hak sahiplerine ödenen gelir ve hastane masrafının tahsilin talep etti.
II-CEVAP
Davalı vekili kaza olayında kusurunun olmadığını, olay iş kazası olmadığından iş mahkemesinin görevli olmadığını ve Kurumun rücu hakkının bulunmadığını iddia ederek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, vefat eden emekli sandığı iştirakçisi ... hak sahiplerine kaza nedeniyle 5434 sayılı Yasa gereğince gelir bağlandığından, dolayısıyla Kurumun rücu hakkının bulunmadığından bahisle davanın reddine karar vermiştir.
B-BAM KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, usul ve esas açısından ilk derece mahkemesi kararını yerinde bulmak suretiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı Kurum Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını istemişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı Kurum, 28.03.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden emekli sandığı iştirakçisi Mehmet Ede"nin hak sahiplerine ödenen gelir ve hastane masrafının tahsilini talep etmiştir. Kurum tarafından hak sahibi eş ... 5434 sayılı Yasaya göre dul aylığı bağlanmış olup, tedavi gideri de yapılmıştır. Dosya içerisinde alınan kusur raporunda davalının kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu bulunduğu görülmektedir.Ayrıca Bakırköy 13.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/195 Esas, 2011/82 Karar sayılı kararı ile davalının hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10.05.2013 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Somut dosyada trafik kaza tarihinin 28.03.2010 tarihi olması, kazazedeye tedavi gideri yapılması ve hak sahibine dul aylığı bağlanması karşısında; Kurumun dul aylığından dolayı rücu alacağının yasal dayanağı 5510 sayılı yasanın 39. maddesi ve tedavi giderinden dolayı rücu alacağının yasal dayanağı anılan yasanın 76/6. maddesidir.
1) Uzun vadeli sigorta kolları bakımından üçüncü kişinin sorumluluğu başlıklı 39. madde de" Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl kalan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.
Malûllük veya ölüm hali, kamu görevlilerinin veya er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan aylıklar için Kurumca, kurumuna veya ilgililere rücû edilmez." hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu madde kapsamında Kurumun zarar veren 3. Kişiye rücu edebilme olanağı var ise de, 3. Kişinin sorumluluğu için kasıtlı hareketinin varlığı aranmaktadır. Davalının ceza davasında, sevk ve idaresindeki otomobil ile seyri sırasında hatalı doğrultu değiştirme ve karşıdan gelen trafiğin kullandığı yol bölümüne girme kurallarını ihlal ettiği ve bu nedenle kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu tespit edilerek taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan cezalandırıldığı da gözetilerek, 5510 sayılı yasa 39. Madde kapsamında irdeleme ve araştırma yapmak suretiyle elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
2) 5510 sayılı Kanun"un 76. maddesinin altıncı fıkrasında üçüncü kişilerin sağlık giderlerinden sorumluluğu düzenlenmiştir. Fıkraya göre, “Genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere kastı veya suç sayılır bir hareketi veya ilgili kanunlarla verilmiş bir görevi yapmaması ya da ihmali nedeniyle Kurumun sağlık hizmeti sağlamasına veya bu kişilerin tedavi süresinin uzamasına sebep olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen üçüncü kişilere, Kurumun yaptığı sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir.”
Madde kusur sorumluluğu esasına dayanmakta olup, ilgililerin kusur durumları belirlenirken kaçınılmazlığın da göz önünde bulundurulması ve belirlenen kaçınılmazlık payından sorumlu tutulmaması gerekmektedir.
Bu sorumluluk hallerinden herhangi birisi mevcutsa, Kurum yaptığı sağlık hizmeti giderlerini, üçüncü kişilerden tazmin ettirir. Üçüncü kişinin sorumluluğunu gerektiren fiilin tespitine ilişkin olarak açılan dava devam etmekte ise o davanın sonucunun beklenmesi, böyle bir dava mevcut değilse, diğer sorumluluk hallerine göre mahkemece karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/195 Esas, 2011/82 Karar sayılı 15.03.2011 tarihli ilamı ile davalının taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan cezalandırıldığı ve kararın kesinleştiği görülmektedir. Mahkemece öncelikle tedavi giderleri ile ilgili bilgi ve belgeler celp edilerek, tedavi gideri miktarı tespit edilmeli, davalının kaza olayındaki kusuru yöntemince belirlenmeli, ceza dosyası ve elde edilecek bütün deliller değerlendirilmek suretiyle 76/6 madde kapsamında karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34.Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34.Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesine, 17.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.