3. Hukuk Dairesi 2016/19445 E. , 2018/6593 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kiracı olarak ikamet ettiği adreste ödediği elektrik faturalarında davalının kayıp kaçak, dağıtım, iletim PSH ve sayaç okuma bedeli adları altında haksız tahsilat yaptığını belirterek dava tarihinden geriye doğru 10 yıl boyunca kendisinden alınan haksız kesinti bedellerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00TL’sinin ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; belirtilen aboneliğin davacı adına kayıtlı olmayıp dava dışı ... isimli kişi adına kayıtlı olduğunu, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, ayrıca davacının önce ilçe tüketici hakem heyetlerine başvurması gerektiğini, davanın görevsiz mahkemede açıldığını ve dava konusu bedellerinin tahsilinin yasal olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; Tüketici Kanunu 68. Maddesi gereğince 01/01/2016 tarihi itibariyle değerleme oranına göre 2.320,00TL bedele kadar tüketici kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu bulunmakta olup davacı tarafça dava dilekçesinde 1.000,00TL bedel talep edilmiş, yapılan bilirkişi incelemesinde kullanılan abonelik sebebiyle 2.275,38TL kayıp kaçak vs. bedelleri tespit edilmiş olduğundan davacının bu bedeli öncelikle ilçe tüketici hakem heyetinden talep etmesi gerektiği gerekçesi ile Tüketici Kanunu 68 ve HMK 114, 115 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava; kayıp kaçak bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Öncelikle;
1- 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde kanunun amacı açıklandıktan sonra, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3. maddesinde; “Mal; alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı; kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,. Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi. Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için; kanunun amacı içerisinde, yukarıda tanımları verilen taraflar arasında, mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Dosyada yer alan bilgilerden; dava konusu aboneliğin ticarethane elektrik abonesi olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, mesleki amaçla işyeri aboneliği üzerinden verilen hizmetten yararlanan davacının, yukarıda açıklandığı üzere tüketici olmadığı, dolayısıyla olayda 6502 sayılı kanun hükümleri yerine genel hükümlerin uygulanacağı ortadadır.
Mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir.
Bu nedenle mahkemece, yargılamaya genel mahkeme sıfatıyla devam edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılarak yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Kaldı ki;
2-Davacı davasını açtıktan sonra mahkemece 09/03/2016 tarihinde tensip tutanağı başlıklı tutanakla tensip yapılmış ancak herhangi bir ara kararı kurulmadan, taraflara delillerini bildirmek üzere süre verilmeden, taraf dilleri toplanmadan, ön inceleme duruşması yapılmadan ve duruşma günü belirlenmeden hiçbir ivedilik ve zaruret olmadığı halde dosya bilirkişi incelemesine gönderilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137 ve devamı maddelerinde ön inceleme müessesi düzenlenmiş, tüketici mahkemelerinin tabi olduğu basit yargılama usulüne ilişkin olarak da 320’nci maddede hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanuna göre, hukuk mahkemelerinde ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemez. Taraf dilekçelerinde belirtilen getirtilmesi mümkün deliller toplanıp, tahkikat aşamasına geçildikten sonra bilirkişi incelemesi yapılabilir.
Mahkemece, bu usullere riayet edilemeden dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi ve karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
3-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.