Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2071
Karar No: 2020/438
Karar Tarihi: 15.01.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2071 Esas 2020/438 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2019/2071 E.  ,  2020/438 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27/02/2018 tarih ve 2016/834 E. - 2018/178 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 25/02/2019 tarih ve 2018/1162 E. - 2019/340 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili; müvekkili şirketin özel eğitim kurumu olduğunu, "Umut Işığı+Şekil" logosu ile marka tescil başvurusu yapmadan önce araştırma yaptığında davaya konu "Umut Işığı+Şekil" markasının davalı tarafından 16.06.2010 tarihinde 2010/39457 numara ile 41. sınıfa eğitim ve öğretim hizmetlerini de kapsayacak şekilde 21.09.2011 tarihinde tescil edildiğinin tespit edildiğini, davalı adına tescil edilen markanın kullanılmayan bölümlerinin iptali gerektiğini, davalının "Kanal 3" adlı yerel TV kanalı sahibi olduğunu, davalı adına tescilli markanın eğitim-öğretim hizmetleri emtiasında kullanılmaması nedeniyle davalı şirkete ait 2010/39457 başvuru numaralı "Umut Işığı+Şekil" ibareli markanın 556 Sayılı KHK"nın 14. maddesi uyarınca "eğitim-öğretim hizmetleri" emtiası yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; müvekkili şirketin basın-yayın kuruluşu olduğunu, yayın yoluyla eğitim-öğretim yaptığını, davacının talep ettiği markasının sınıfı ile davalının sınıfının birbirinden farklı olduğunu, davalı markası ile davacının kullandığı "Umut Işığı+Simge" yazı ve sembolü arasında benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK"nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi"nin 14.12.2016 tarih 2016/148 Esas 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği gerekçesi ile davanın reddine, markanın tescil kapsamında yer alan ürün ve sınıflar bakımından kullanıldığını kanıtlama yükünün davalıya ait olduğu, davalının ise bu süre içerisinde dava konusu markayı 41. sınıf eğitim-öğretim hizmetlerinde kullanıldığını ispat edememesi nedeniyle davacının yargılama giderlerinden sorumlu olmadığı gerekçesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi"nce; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, mahkemece karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331/1. maddesine göre tayin edilmesi ve eleştirilen hususun temyiz konusu yapılmamasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 15/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

    KARŞI OY

    Dava, davalı adına tescilli markanın kullanmama nedenine dayalı iptali istemine ilişkin olup davanın hukuki nedeni, bir başka söyleyişle, yasal dayanağı mülga 566 sayılı KHK’nın 14. maddesidir.
    Söz konusu KHK hükmü, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 148-189 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın RG’de yayımlanması üzerine Anayasamızın 153. maddesi çerçevesinde davanın hukuki nedeni ortadan kalkmıştır. Bu durumda, yasal dayanağı bulunmayan davanın esastan reddine hükmedilmesi gerekir. Nitekim, ilk derece mahkemesince de durum bu biçimde kabul edilmiş ve davanın reddine hükmedilmiştir.
    Daire çoğunluğunun görüşünün aksine, davanın açıldığı tarihte söz konusu KHK hükmünün mevcut olması bu sonucu değiştirmeye elverişli değildir. Yani bu gibi hallerde, davanın esasına yönelik bir karar verilmesinden kaçınılamaz. Çünkü, Anayasa Mahkemesi kararının, dava nedeni ile dava konusu üzerinde bir etkisi yok ise de, söz konusu karar, davanın dayandığı hukuki sebebi ortadan kaldırmıştır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin iptal
    kararları, bu nedenle, iptal edilen kanun yahut KHK hükmüne dayalı olarak açılan derdest (devam eden) davalara da kesin olarak etkilidir.
    Yukarda da belirtildiği üzere, yasal dayanağı bulunmayan yahut açıklandığı biçimiyle hukuki nedeni bulunmayan bir davanın konusuz kaldığından, hatta ve hatta davanın esastan sonuçlanmadığından söz edilemez. Dava esastan görülmüş ve mahkemece reddedilmiştir. Bu durumda, yargılama giderleri bakımından HMK’nın 331/1. maddesinin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Aksinin düşünülmesi ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davanın konusunun kalmadığının kabulüyle buna dayalı olarak davanın açıldığı tarihte haklı nedenlere dayalı olup olmadığının değerlendirilmesi, haklılığın iptal edilen KHK hükmüne dayalı olarak değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle çelişkili bir yaklaşımı beraberinde getiriyor olmakla benimsenemez.
    Şu halde, aksine bir kanun hükmü bulunmadığı gözetildiğinde, HMK’nın 326/1. maddesi hükmü uyarınca, asıl davada yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen davacıya yükletilmesi gerekir.
    Açıklanan nedenlerle, temyiz edenin sıfatına göre değerlendirme zorunluluğu nedeniyle, Daire çoğunluğunun onama kararının gerekçesine katılamıyorum.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi