1. Hukuk Dairesi 2014/3070 E. , 2015/2553 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : DÜZCE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2011/394-2013/696
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin ivazlı olup, davalının bakım borcunu yerine getirdiği ve devrin muvazaalı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan A.. Y.."ın "ahşap ev ve fındık bahçesi vasıflı", 9.150 m2 büyüklüğündeki 366 parsel sayılı taşınmazını 08.07.2003 tarihinde davalı oğlu Hayrettin"e satış suretiyle temlik ettiği, murisin 25.07.2006 tarihinde ölmüyle geride mirasçı olarak davanın tarafları olan oğulları ile dava dışı kızları Hatice ve Hamiyet"in kaldığı, davacıların, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (yeni 782), Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ile amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, mirasbırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ile değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, temlike konu taşınmaz dışında murisin başkaca mal varlığının olmadığı, bir kimsenin tek malvarlığını yaşam süreci içerisinde ihtiyacı olmadığı halde elden çıkarmasının yaşamın gerçeklerine ve hayatın olağan akışına uygun düştüğünün söylenemeyeceği, davalının satış bedelini ödediğini de kanıtlayamadığı, akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında aşırı fiyat farkı olduğu hususları dosya kapsamı ile sabit olup bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu ve temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden dolayı (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.02.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6.ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 190.maddesine göre, iddia eden taraf iddiasını ispatla yükümlüdür.
Davacılar, mirasbırakan Asım tarafından davalı mirasçı Hayrettin"e yapılan taşınmaz temlikinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürdüklerinden davacıların bu iddialarını ispat etmeleri gerekir.
Resmi akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki aşırı fark tek başına muris muvazaası yapıldığını kanıtlayamayacağına, mirasbırakanın herhangi bir sosyal güvencesi olmamasına, bakımının davacı tarafından sağlanmasına, bakımında -koşulları varsa- bedel olarak kabulünün mümkün bulunmasına, dinlenilen tanık beyanlarına göre; muris muvazaası yapıldığının ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu nedenlerle mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan, kararın bozulmasına dair çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.