Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/6280
Karar No: 2021/1073
Karar Tarihi: 02.02.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/6280 Esas 2021/1073 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2019/6280 E.  ,  2021/1073 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi : ...Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
    İlk Derece
    Mahkemesi : ...4. İş Mahkemesi

    Dava, 1479 sayılı kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsisine karar verilmesi istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı tarafından, aksine Kurum işleminin iptali ile onsekiz yaş öncesi dönemde geçen 506 sayılı kanun kapsamındaki sigortalılık sürelerinin dikkate alınması ile 1479 sayılı kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsisine karar verilmesi istemine ilişkindir.
    II-CEVAP
    SGK vekili, yapılan Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    SGK vekili, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dosya kapsamı incelendiğinde, 16.11.1968 doğumlu olan davacının 01.11.1982-30.05.1995 tarihleri arasında tescil ve hizmet döküm programından alınan çıktıya göre 3219 gün 506 sayılı Yasa Kapsamında, 18.09.1995 tarihinden itibaren 7693 gün 1479 sayılı Yasa kapsamında hizmetlerinin olduğu, 539 gün askerlik borçlanmasının ödendiğinin belirtildiği, 29.03.2017 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından 18 yaş öncesi primler dikkate alınmadığı için 50 yaşını doldurması gerektiğinin bildirilmesi üzerine işbu davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, bölge adliye mahkemesince “...davacının ilk 4/b tescil tarihi olan 18/08/1995 tarihinden 537 gün askerlik borçlanması ile 3219 gün 4/a sigortalılığı kadar geriye gidilmesi gerekmektedir. Bu hesaplamaya göre, davacının 01/06/2002 tarihine kadar toplam 17 yıl 1 ay 19 gün hizmeti bulunup, 25 yılın dolmasına 7 yıl 10 ay 11 gün vardır. Bağkur emeklilik kademe tablosuna göre davacının 48 yaşını doldurması yeterlidir. Davacı doğum tarihi itibariyle 16/11/2016 tarihinde 48 yaşını doldurmuş olup, davacının 29/03/2017 tarihli tahsis talebini reddeden 05/04/2017 tarihli kurum işleminin iptali ile davacıya tahsis talep tarihi olan 29/03/2017 tarihini takip eden 01/04/2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğine ve ödenmeyen yaşlılık aylıklarının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine yönelik yerel mahkeme tespit kararının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla,...” denilerek, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddedildiği görülmektedir.
    Davacı ile davalı Kurum arasındaki uyuşmazlık 18 yaşını doldurmadan önceki SSK sigortalılık süresinin, 1479 sayılı Yasanın 35 ve devamı maddeleri ile Geçici 10. maddesine göre yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesinde nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır.
    1479 sayılı Kanunun “kanunun amacı, sigortalı sayılanlar ve sayılmayanlar” başlıklı 24. maddesinde, 18 yaşını doldurmamış olanların, anılan Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları hüküm altına alınmıştır.
    506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin (G) fıkrasında; bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği yönünde hüküm öngörülmüş olup, diğer taraftan anılan Kanunun geçici 54’üncü maddesinde; 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60’ıncı maddenin (G) fıkrası hükmünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
    Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesi hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörmüştür.
    5510 sayılı Kanunun “506 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanuna göre 1/4/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında, bu Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki sigortalılık süresinin 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlayacağına ilişkin hükmün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
    2829 sayılı Kanunun “Sigortalılık süresinin başlangıcı” başlıklı 6. maddesinde ""Kurumlardan herhangi birine ilk defa sigortalı olunan tarih, sigortalılık süresinin başlama tarihidir.
    Şu kadar ki; emeklilik veya yaşlılık aylığına hak kazanılıp kazanılmadığının tespitinde, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 1425 sayılı Kanunla eklenen ek 7 nci madde kapsamına girenler hariç, 18 yaşından önce kurumlardan herhangi birine sigortalı olanların sigortalılık sürelerinin başlama tarihi, 18 yaşını doldurdukları tarih kabul edilir."" düzenlemesine yer verilmiştir.
    Yukarıdaki düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde, 1479 sayılı Kanuna 24. maddesindeki 18 yaşını doldurmamış olanların anılan Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacaklarına ilişkin düzenlemenin sadece 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık durumunda geçerli olduğu, eldeki davada ise, davacının 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığından 18 yaşını doldurmadan önceki SSK sigortalılık süresinin de 2829 sayılı Kanun uyarınca birleştirilmesiyle ve 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin (G) fıkrasındaki 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği yönündeki düzenleme gereği, davacının 18 yaşını doldurmadan önceki SSK sigortalılık süresinin, 1479 sayılı Yasanın 35 ve devamı maddeleri ile Geçici 10. maddesine göre ve ancak sadece prim gün sayısı hesabında dikkate alınarak, sigortalılık başlangıç süresini 18 yaş öncesine götüremeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ:...Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi