10. Hukuk Dairesi 2019/3223 E. , 2019/9787 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 19. İş Mahkemesi
Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-İSTEM
Davacı sigortalılık başlangıç tarihinin tespitini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı kurum, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili verilen kararın hatalı olduğunu belirtip, kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-) Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 108. maddesi olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, anılan Yasanın 60/G maddesinde, “bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” hükmü karşısında, davacının, aynı Yasanın geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi tescilinin bulunmadığı da nazara alınarak, 15.01.1985 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitini isteyen ve 25.01.1969 doğumlu olan davacı yönünden, sigortalılık başlangıç tarihi olarak, 18 yaşını doldurduğu tarihin kabulüne karar vermek gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-) 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasasının 4. maddesinde, bu kanuna tabi bir sanatı o sanat için düzenlenen tarih ve pratik öğrenim programına göre o işyerinde öğrenmek amacıyla bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimsenin çırak olarak tanımlandığı; 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmaya başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur olduğu; 20 maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu öngörülmüştür. Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Kişi iş yerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir. Anılan sebeplerle eldeki kayıtlara göre yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerine uygun olmayan şekilde davacının eğitim amaçlı çıraklık statüsünde herhangi bir çalışmasının bulunmaması karşısında, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi ile davacının hizmet tespiti talepli açtığı davasını takip etmediğini belirtmesi karşısında, ilgili talebin ve hizmet tespiti istenen davalıya yönelik davanın işlemden kaldırılarak, söz konusu davanın mevcut dosyadan tefrik edilmesi de isabetsizdir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.