Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8035
Karar No: 2022/1135
Karar Tarihi: 17.02.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/8035 Esas 2022/1135 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülen miras davasında davacı yeni mirasçılık belgesi verilmesini talep etmiş, asli müdahil ise murisin eşi olduklarını iddia etmiştir. Mahkeme asli müdahale talebini kabul etmiş, ancak davayı reddetmiştir. Davacı vekili kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi kanunlardaki kısıtlamaların dikkate alınması gerektiğini belirterek, terekenin miras bırakanın ölüm günü itibariyle açıldığı tarihte taşınmazların iktisabı yönünden karşılıklılık aranacağını ifade etmiştir. Bu nedenle mahkemece eksik inceleme ile karar verildiği sonucuna varılmış ve hüküm bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Türk Medeni Kanunu'nun 29. ve 30. maddeleri: İddiaların ispatı, doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispatı
- Türk Medeni Kanunu'nun 598. maddesi: Yabancı uyruklu kişilerin veraset davalarında hak ehliyetinin tespitinde kanuni tahditler ve mütekabiliyet esasları
- Tapu Kanunu'nun 35. maddesi: Yabancı uyruklu kişilerin taşınmaz mal edinme koşulları ve karşılıklılık ilkesi
- 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) maddeleri: Hak ve fiil ehliyeti ile miras hukuku ve yabancı unsurlu hukuki ilişkilerin düzenlenmesi
7. Hukuk Dairesi         2021/8035 E.  ,  2022/1135 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    ...


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27/10/2009, asli müdahil vekili tarafından 19/11/2011 günlerinde verilen dilekçeler ile mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine, asli müdahilin davasının kabulüne dair verilen 18/04/2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Dava, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesinin verilmesi istemine ilişkindir.
    Davacı ... vekili muris ... ’e ait Manisa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/225-1592 E. K. sayılı mirasçılık belgesinde, murisin eşi ...’ün mirasçısı bulunmadığından ona düşen miras hissesinin ...’ne aidiyetine karar verilmesi gerekirken verilmediğini belirterek anılan mirasçılık belgesinin iptaliyle yeni mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir.
    Asli müdahil ... vekili, murisin eşi ... ’ün mirasçısı olduklarını, Bosna Hersek Cumhuriyeti Bihaç Nüfus Müdürlüğü’nden verilen 22.12.2010 tarihli uluslararası belgeyi dosyaya sunduklarını, davacı yanında davaya katılmak istediklerini beyan etmiştir.
    Mahkemece, davanın reddine asli müdahale talebinin kabulüyle mahkemenin 24.12.2008 tarih 2008/225 Esas, 2008/1592 sayılı Kararın iptaline, murisin mirasçılarının ve miras paylarının belirlenmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 29. maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, TMK'nın 30. maddesinde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda "taraflarca hazırlama ilkesi" geçerlidir. Hakim tarafların talepleriyle bağlı olup talepte bulunan tarafın iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re'sen araştırma ilkesi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.
    Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davada irs ilişkisi kural olarak nüfus kayıtları ile ispat olunur. Nüfus kayıtları belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle tabi değildir. (TMK md.7) Hakim çekismesiz yargıda re'sen araştırma ilkesi uyarınca, davanın ispatı için gerekli bütün delillere başvurabilir.
    Mirasçılık belgesi istemi bir yargı işlemi olması sebebiyle; hakim düzenleme sırasında tüm Türk Kanunlarını gözetmek zorundadır (HMK m. 33). Türk Medeni Kanununun 8. maddesinde “her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittir.” Genellik ve eşitlik, hak ehliyetinin temel niteliğini oluşturmakla birlikte, bu özellikler mutlak değildir. Anayasanın 35. maddesinin verdiği imkan çerçevesinde mirasa ilişkin hak ehliyetinin kanunla sınırlandırılması mümkündür. Farklı yapı ve durumlar için değişik düzenleme eşitlik ilkesine aykırı olmaz. Bu cümleden yabancı unsurlu hukuki ilişkilerde hak ehliyeti 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun (MÖHUK) ile düzenlenmiştir. “Hak ve fiil ehliyeti ilgilinin milli hukukuna tabidir, aile ve miras hukuku ile yabancı ülkedeki taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin işlemler bu hükmün dışındadır (MÖHUK m. 9). Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukuku uygulanır. Mirasın açılmasına, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu yer hukukuna tabidir. Türkiye’de bulunan mirasçısız tereke devlete kalır (MÖHUK m. 20) denilmek suretiyle yabancılar bakımından yapılan düzenlemelerin dikkate alınması zaruretine açıklık getirilmiştir.
    Tapu Kanununun 35. maddesinde de yabancı uyruklu gerçek kişilerin ancak karşılıklılık bulunması ve kanuni sınırlamalara uyulması koşuluna bağlı olarak Türkiye’de taşınmaz mal edinebilecekleri, karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiili durumun esas alınacağı açıklanmıştır. 18.05.2012 tarihinde yürürlüğe giren Tapu Kanunun 35. maddesinde 6302 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, karşılıklılık ilkesi kaldırılarak sadece Bakanlar Kurulunca belirlenen ülke vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz mal ve sınırlı ayni hak edinebileceği düzenlenmiş; devamında 02.07.2018 tarihli ve 698 sayılı KHK’nin 9. maddesiyle yapılan değişiklik ile belirleme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı üzere Tapu Kanununda belirtilen bu sınırlama yalnızca taşınmaz mallar yönünden uygulanabileceğinden yabancı uyruklu kişilerin taşınır mallar ile para veya diğer haklar yönünden mirasçı olmalarında yasal herhangi bir engel bulunmamaktadır. İşte tüm bu açıklamalar çerçevesinde Türk Medeni Kanunun 598. maddesinde yer alan mirasçılığa hak ehliyetini, yabancılar bakımından araştırırken, kanunlarda yer alan kısıtlamaları da dikkate almak gerekir. Gerek Tapu Kanununun 35. maddesi gerekse 5718 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan hükümleri sebebiyle yabancı unsurlu veraset davalarında hak ehliyetini tespit bakımından kanuni tahditler ve mütekabiliyet (ülkeler arasında karşılıklı işlem) esaslı unsurlardandır (H.G.K. 28/12/1994 tarih 1994/2-625, 1994/905 sayılı Karar).
    Somut olaya gelince; dosya içerisindeki nüfus kayıtlarından, muris ...’ün 17.05.2006 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçı olarak 12.08.2006 tarihinde vefat eden eşi ...’ü ve yeğenlerini mirasçı bıraktığı anlaşılmaktadır. Murisin eşi ... mirasçısı ...Bosna Hersek Cumhuriyeti vatandaşıdır. Miras bırakan ya da mirasçıları yabancı ülke uyrukluğunda olduğunda ise içinde yabancılık unsuru, diğer bir anlatımla milletlerarası unsur taşıdığından, terekenin miras bırakanın ölüm günü itibariyle açıldığı tarihte taşınmazların iktisabı yönünden karşılıklılık aranacaktır. O halde 12.08.2006 tarihinde Türkiye ile Bosna Hersek Cumhuriyeti arasında taşınmazların miras yoluyla intikaline ilişkin olarak hukuki veya fiili karşılıklılık mevcut olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü aracılığıyla Dışişleri Bakanlığından sorulmalı, gelecek yazı cevabına göre dosyadaki diğer deliller de birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece, belirtilen husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi