18. Ceza Dairesi 2016/3929 E. , 2018/2297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1- Sanık ..."in temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
Gerekçeli kararın, yokluğunda hüküm tesis edilen sanığa 27/01/2016 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verilmediği,
Anlaşıldığından, yerel mahkemece verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin ek karara yönelik sanık ..."in temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, yerel mahkemenin redde ilişkin ek kararının ONANMASINA,
2- Katılan ..."ın temyiz talebi üzerine yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Dairemizce de benimsenen YCGK"nın 17/07/2007 tarih ve 2007/105-174 sayılı kararı ile 5728 sayılı TCK"nın 128. maddesindeki "Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez" şeklindeki yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; "savunma (veya iddia) amacıyla vaki olan yazı ve sözlerin" hakaret suçları açısından hukuka uygunluk nedenlerinden birisini teşkil eden "hakkın kullanılmasını" oluşturabileceği,
Böyle bir hakkın ihdas edilmesinin amacının, ceza yargılaması bakımından gerçeğin ortaya çıkarılması ve adaletin yerine getirilmesi olduğu,
Bu şekilde, davada taraf olan; davalı, davacı, şahsi davacı, katılan, sanık ve savcının iddianını ve savunmanın gerektiği şekilde yapılabilmesi için belirli koşullar dahilinde bazı bazı isnadlarda bulunabilecekleri, bunu yaparken de bazen muhataplarını küçük düşürücü ifadeler kullanabilecekleri öngörülmekle, iddia ve savunmanın gerekliliği ile orantılı olmak şartıyla bu şekilde ortaya çıkan eylemlerin hukuka uygun sayılacağından,
Somut olayda; sanığın Torbalı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 2010/372 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen dosyaya sunduğu 07/06/2010 havale tarihli dilekçesindeki "hakkında yapılan suçlamaları reddettiğini, icra tahliye işlemi sırasında çıkan olayda mağdur olanın kendisi olduğunu, olayda hırpalandığını, linç olmaktan zorlukla sıyrıldığını, bu olayı müştekinin önceden tasarladığını, müştekinin icra tahliyesi sırasında 70-80 kişiyi bir araya toplayıp terör estirdiğini, bu kişileri orkestra şefi gibi yönlendirdiğini, müştekinin öfkeli bağırmalarına paralel olarak kalabalığın kendisini tekmeleyip tartakladığını, maddi çıkar için hasta ve ameliyatlı bir insana bu tarzda muamele yapılmasının insanlık dışı bir olay olduğunu, hele bu kişinin bir hanım avukat olmasını çok yadırgadığını, olayın sektöre yakışmayan ender bir terör olayı olduğunu" şeklindeki savunması, YCGK"nın 17/07/2007 tarihli içtihadıyla birlikte ve bir bütün olarak değerlendirildiğinde; savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı ve hakaret suçlarında hukuka uygunluk nedeni oluşturan hakkın kullanılmasına ilişkin YCGK"nın anılan kararında yer alan koşulları taşıdığı gözetilmeden, savunma hakkı kullanılırken ölçülülük koşulunun ihlal edildiği yolundaki isabetsiz değerlendirmeye dayalı gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabule göre de;
TCK"nın 53/l-(c) maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve katılan ..."ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21.02.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.