22. Hukuk Dairesi 2017/12716 E. , 2018/10266 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin murisinin davalı nezdinde anestezi uzmanı olarak çalışmakta iken 11.04.2011 tarihinde görevi başında vefat ettiğini belirterek kıdem tazminatı ile fazla mesai, yıllık izin ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak kıdem tazminatı ve fazla mesai ücretinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacının murisinin ücret seviyesi hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nda 32. Maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8. ve 37. maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşullan ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacının murisi 24.03.2009 – 11.04.2011 tarihleri arasında davalı iş yerinde anestezi uzmanı hekim olarak çalışmıştır. Muris ile işveren arasında imzalan ilk sözleşmede ücret seviyesi net 18.000 TL olarak belirlenmiş, 17.09.2010 – 17.09.2011 tarihleri aralığını kapsayan ikinci sözleşmede ise ücret seviyesi brüt 3.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece emsal ücret için Türk Tabipler Birliğine yazı yazılmış olup, müzekkere cevabında Türk Tabipleri Birliği tam rakamın bilinmediğini ancak Batmandaki özel hastanelerde çalışan anestezi ve reanimasyon uzmanları ile birebir yaptıkları görüşmelerde iş yoğunluğuna ve hekim sayısına göre ücretlerinin 10.000- 20.000 TL arasında olduğunun görüldüğü ifade edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda murisin en son aldığı ücret brüt 3.000,00 TL kabul edilerek yıllık izin ücreti hesaplanmış, eksik ödenen ücret alacağının hesaplanması noktasında ise 17.09.2010 tarihine kadar murisin ücreti net 18.000 TL, bu tarihten sonra ise brüt 3.000 TL kabul edilmiştir. Davalı işyeri tarafından dosyaya sunulan 08.12.2011 tarihli yazıda murisin kadrolu olarak çalışmakta iken 17.09.2010 tarihinden itibaren kısmi zamanlı çalışmaya başladığı belirtilmiştir. İlk sözleşmede ücretin net 18.000 TL olarak kararlaştırılması, Türk Tabipleri Birliğinin yazı cevabı ve dosya içeriği hep birlikte değlerlendirildiğinde anestezi uzmanı olarak çalışan bir hekimin kısmi zamanlı da olsa 18.000 TL net ücret almakta iken 3.000,00 TL brüt ücret alarak çalışmaya devam etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Bu nedenle murisin 17.09.2010 tarihinden itibaren davalı iş yerinde kısmi zamanlı olarak çalışıp çalışmadığı hususu netleştirilerek varılacak sonuca göre 17.09.2010- 11.04.2011 tarihleri arasında ki ücret seviyesinin tespit edilerek hüküm altına alınan taleplerin hesaplanması gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 02/05/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.