23. Hukuk Dairesi 2014/10075 E. , 2016/2137 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile katılma yoluyla davalı M.. K.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili arsa sahibi ile dava dışı diğer arsa sahipleri ve davalı yüklenici D.. E.. arasında 25.07.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkiline 20 ve 22 no"lu dairelerin isabet ettiğini, buna karşılık müvekkilinin de adına kayıtlı 14, 30, 31, 32 no"lu bağımsız bölümlerin mülkiyet hakkını davalı yükleniciye devredeceğinin kararlaştırıldığını, davalı yüklenicinin diğer davalı M.. E.."i vekil tayin ederek 31 no"lu bağımsız bölümü 18.02.2008 tarihli resmi senetle davalı M.. K.."a sattığını, ancak davalı yüklenicinin edimlerini yerine getirmemesi üzerine mahkeme kararı ile sözleşmenin feshine karar verildiğini, tapu maliki davalı M.. K.."ın bu durumu bilerek daireyi satın aldığını ve hak sahibi olabilmesi için yüklenicinin edimlerini yerine getirmesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu 31 no"lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı M.. K.. vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin mahkeme kararıyla feshine karar verilip, hükmün 07.05.2009 tarihinde kesinleştiği, kararın mahiyetine ve inşaatın seviyesine göre feshin geriye etkili sonuç doğuracağının kabulü gerektiği, dava konusu dairenin sözleşme hükümleri gereğince yüklenici D.. E.."e verildiği, yüklenici tarafından diğer davalı M.. K.."a satıldığı, yüklenicinin kendisine devredilen daireyi hak kazanabilmesi için kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, ancak yüklenicinin kendi edimini yerine getirmediği, bu nedenle yükleniciden daire alan diğer davalı M.. K.."ın da dairenin mülkiyetini kazanamayacağı, inşaat halinde aldığından iyiniyet iddiasında da bulunamayacağı, bu tespitlere göre yüklenicinin önceden aldığı iş bedelini iade etmesi gerektiği, bunun da arsa payı karşılığı aldığı daireler olması gerektiği, davacının ise arsanın tamamına malik bulunmadığı, ancak hissesi nispetinde iptal ve tescil isteyebileceği, davalı M.. E.. dava konusu dairenin satışı sırasında vekaleten hareket ettiğinden, bu nedenle davada pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davalı M.. E.. yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulü ile, dava konusu 31 no"lu bağımsız bölümün davalı M.. K.. adına kayıtlı tapu kaydının 295/2099 oranında iptali ile davacı adına tapuya tesciline, fazla isteğin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile katılma yoluyla davalı M.. K.. vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK"nın 298/3. (HUMK"nın 388.) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK"nın 294/3. (HUMK"nın 389.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK"nın 294/4. (HUMK"nın 381/son) maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK"nın 294/3. (HUMK"nın 389.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK"nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HMK"nın ve HUMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz. Kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılması halinde, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmelidir.
Mahkemece, kısa kararda "Davanın kısmen kabulüne; dava konusu taşınmazın tapu kaydının davacının hissesi oranında iptali ile davacı adına tapuya tesciline, fazla isteğin reddine" karar verilmiş olmasına, kısa kararda davalı M.. E.. yönünden bir hüküm tesis edilmemiş olmasına rağmen, hükmün gerekçe bölümünde davalı M.. E.."in dava konusu dairenin satışı sırasında vekaleten hareket ettiğinden, davada pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesine yer verilerek, hükümde davalı M.. E.. yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece, kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Bozma nedenine göre, davacı vekili ile davalı M.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı M.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.